Şiir Köşemiz, Bir şiir de sizden...

Konu, 'Genel Konular' kısmında balikci tarafından paylaşıldı.

  1. prof_turna

    prof_turna

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    541
    Şehir:
    ankara
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    turna 4,5 kg.
    Artık Ağlamam Lazım

    Yalnız günlerimden biri
    1997 İstanbul
    Hani herşeyi hisseden
    Hani benim yarımdın sen
    Yalan söyleyen de sen
    Kızıyorsam sevgimdendir
    Hep sevgimden
    Şimdi artık git istersen
    Sigaram içkim
    Bitkinim bitkin
    Kaç gündür oruçtayım
    Artık ağlamam lazım

    Kaç gündür habersizim
    Adaletin bu mu senin
    Şimdi hepten git istersen
    Çok mu önemliydi sanki
    Yalnızca bir öfkeydi öfkeydi
    Bırakıp gittin sen beni
    Merak eden bendim seni
    Halimi hiç sordun mu ki
    İşte sevgi işte sevda
    Yağmur gibi sokaklarda
    Korkuyorum bu gidişle
    Sev dedin sevdim işte
    İntikamsa aldın işte
    Korkuyorum bu gidişle sonum olacaksın
    Hadi canım hadi sende
    Bu nasıl sevmekmiş böyle
    Şimdi sensiz gecelerde
    Acı veren bedenimle
    İşte bir gece daha teslim oldu sabaha
    Ne kadar daha sensiz

    Şimdi burada yapayalnız
    Beni kime teslim ettin
    İstesem çok kısa da bulurdum seni
    İlk sekiz günü anlatamam
    Sağa dön yatamam
    Sola dön yatamam
    Aklımdan seni atamam
    Seni seviyorum
    Bu kadar konuştuğuma göre
    Çok şükür bugün uyku var gözlerimde
    istanbulu bulutlar sarıyor beni sardığı gibi
    İstanbul kararıyor gönlüm gibi
    Keşke burda olsaydın
    Yani şımarsaydın hatta
    Onbir gün alargada
    Ve onbirgün hiçbir olta atmadım tek bir balığa
    Oysa bilirsin çok severim tutmayı
    Tuta tuta tutulmayı öğrendim galiba

    Hani herşeyi hisseden
    Hani benim yarımdın sen
    Yalan söyleyen de sen
    Kızıyorsam sevgimdendir
    Hep sevgimden
    Şimdi artık git istersen
    Sigaram içkim
    Bitkinim bitkin
    Kaç gündür oruçtayım

    Artık ağlamam lazım

    Şiir: Kayahan
     
  2. evet bencede :) ama şuan daha romantık oldugumuza kanaaat getırmemı sagladı bu şiir:D :cool:
     
  3. çok hoş;) :)
     
  4. prof_turna

    prof_turna

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    541
    Şehir:
    ankara
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    turna 4,5 kg.
    Ben Anadolu Çocuğuyum

    Ben Anadolu çocuğuyum
    Biraz da deli dolu
    Kızdı mı dünyaya yakarca bakan
    Sevdi mi içinde ormanlar yanan
    Tek tabanca, yalansız çıkmış yıllardan
    Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar
    Benim bu aleme aklım ermiyor

    Ben Anadolu çocuğuyum
    Benimde senin gibi, onun gibi arzularım var
    Tırnakları kısa
    Katıksız kadın, katıksız ana
    Gözleri güleç, yüreği insan birini istiyorum

    Ben Anadolu çocuğuyum
    Bildiğin gibi
    Yüzümde derin siyah çizgiler
    Gözümde diken ve yaban otları
    Yayla rüzgârları geçer içimden
    Dikenli tellere takılır gönlüm
    Kan ağlar
    Anlatamam, ağlayamam

    Ben Anadolu çocuğuyum
    Böyle geldim dünyaya
    Pişman da değilim
    Başakları ellerimle büyütürüm ben
    Başaklar eğilir, ben eğilmem

    Ben Anadolu çocuğuyum
    Yolum sevgiden geçer
    Kimsenin hakkını yemedim ki ben

    Şiir : Kayahan
     
  5. prof_turna

    prof_turna

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    541
    Şehir:
    ankara
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    turna 4,5 kg.
    biraz nostalji yapayım dedim Kayahan'ın eski şarkılarıyla :eek:
     
  6. bölmeyelım ozaman sen devam et :D
     
  7. Conqueror

    Conqueror Ahmet Fatih Eryılmaz

    Yaş:
    43
    Mesajlar:
    10.402
    Şehir:
    Edirne / Kutlutaş
    Favori Kamış:
    Silstar at makara 50 lik , Silstar Bx makara 50 lik ,Silstar 2,70 m iki adet kamış
    En İyi Avı:
    100 gr israil sazanı
    su içerek çıkmaz bu şiirler :)
     
  8. prof_turna

    prof_turna

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    541
    Şehir:
    ankara
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    turna 4,5 kg.
    bunlar alıntı ahmet :cool:
     
  9. prof_turna

    prof_turna

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    541
    Şehir:
    ankara
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    turna 4,5 kg.
    Kelebeğin Şansı

    18 Aralık 2004, Istanbul
    Yine saçlarını toplamış gidiyor güneş
    Deniz gidip gelip eteğini öpüyor sahillerin
    Uzaklardan, çok uzaklardan görmesi zor tekneler geçiyor
    Hayallerim iç cebimde
    Ağır ağır yola çıkarım ben de seninle
    İsmin hece hece çınlar içimde
    Seni her düşündüğümde
    Güzel şeyler gelir aklıma her nedense
    Süzülür uçurtmalar gibi hatıralar
    Uçurtmanın ipi kaçar elimden
    Uçurumun kenarında bulurum kendimi birden
    Kelebeğin şansını seyrederken
    Yâni kelebek istese de düşemez yükseklerden
    Ben,
    Yaşamak için sana tutunurum.
    En yorgun hâlimle gülümserken o anda
    Bir yudum su gibi içerim seni
    Parmak uçlarımla dokunurum mutluluğa
    Korkularım, mutluluğum ve uçurumun sonsuzluğunda
    Gidip gelip etiğini öpüyor sâhillerin deniz
    Uzaklardan, çok uzaklardan görmesi zor tekneler geçiyor
    Yine saçlarını toplamış gidiyor güneş
    Hayallerim iç cebimde
    Ağır ağır yola çıkarım ben de seninle
    Yine saçlarını toplamış gidiyor güneş

    Kayahan
     
  10. Yağmur Kaçağı

    Elimden tut yoksa düşeceğim
    yoksa bir bir yıldızlar düşecek
    eğer şairsem beni tanırsan
    yağmurdan korktuğumu bilirsen
    gözlerim aklına gelirse
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni

    Geceleri bir çarpıntı duyarsan
    telaş telaş yağmurdan kaçıyorum
    sarayburnu'ndan geçiyorum
    akşamsa eylülse ıslanmışsam
    beni görsen belki anlayamazsın
    içlenir gizli gizli ağlarsın
    eğer ben yalnızsam yanılmışsam
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni

    Attilâ İlhan'ı
     
  11. Ben ölünce, bitki olacaksam,
    Çayır çimen olayım, aman baldıran değil ...

    Yol altında kalacaksam, gelin arabaları geçsin üstümden,
    Çelik paletler değil ....

    Üstümde çocuklar koşuşsun, ne kaçan ne kovalayan,
    Askerler değil ...

    Kerpiç yapacaksanız beni, okullarda kullanın,
    Ceza evlerinde değil ...

    Soluğum tükenmez de kalırsa, ıslık öttürsünler
    Aman ha düdük değil ....

    Kalem yapın beni kalem, şiirler yazın sevgi üstüne,
    Ölüm kararı değil ....

    Ölünce yasamalıyım defne yapraklarında, sakın ola ki,
    Silahlarda değil.


    AZİZ NESİN
     
  12. bir yerlerde tıkanıp kaldıgında hayat



    Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat,
    soluk almak güçleştiğinde,

    Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
    Dağlara dönmeli yüzünü insan.
    Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini
    ferahlatacak; Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak....
    Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa,
    Gerçekleştirmeyi denemeli!
    Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,
    Kendisinin bir sal olup da,

    O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.
    Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,
    Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
    Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;
    Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak
    önce inip Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar,

    yüreğine takmalı güneş gözlüklerini;
    Gördüğünü hissedebilmeli!
    Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,
    Değerli olabilmeli hayat!
    İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek
    için! Başkasının yerine koyabilmeli kendini;
    Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli!
    Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
    Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;
    Sevgisiz, soysuz kalarak!
    Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
    Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...
    Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir,

    seher yeli okşamalı saçlarını...
    Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda;
    Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
    Bir çocuğun ilk adımlarında umudu;

    bir gencin düşlerinde geleceği;
    Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli !
    Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden
    mutlu Olmayı beklememeli !
    Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı;
    Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için;
    Kaçırmamalı !
    Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması
    için, hiç Çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin;

    ağlamayı bilmiyorsan,
    Neşesizdir kahkahaların;
    Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...
    Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten
    herkesi unutmamalı!
    Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için...
    Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
    Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!
    Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...
    Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı
    bahanelerle tekrarlamaması için!
    Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak!
    Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını
    zorlayacak! Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
    Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki,

    hakkını verebilsin sevdiklerinin;
    Zaman bulabilsin;
    Bir teşekkür, bir elveda için...
    Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer;
    Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;
    Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de
    fark edebilmeli insan!
    Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
    Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı...!

    CAN DÜNDAR
     
  13. Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
    Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde
    hissetmek.

    Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
    ''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

    Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
    Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.
    Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

    Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
    Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.
    Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

    Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
    Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana...
    Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.
    Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek...
    Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

    Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
    Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya
    anlatmak...
    Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

    Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
    Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz
    duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.
    Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak.
    Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.
    Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

    Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
    Nereden bileceksin?
    Sen benimle hiç olmadın ki.
    Olsaydın avuçlarım terlemezdi...
    Isırmazdım dilimin ucunu...
    Özlemezdim seni yanımdayken...
    Kıskanmazdım.
    Korkmazdım yollarda yürümekten.
    Islanmazdım yağmurlarda...
    Yıldızlara aya dert yanmaz,
    böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
    Korkmazdım seni kaybetmekten
    ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize...
    Ve her kulaçta
    haykırırdım seni..
    Ama sen hiç benimle olmadın ki...
    YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...

    CAN YÜCEL
     
  14. Tam mavi değil...
    Daha çok lacivert, biraz da mora çalıyor.
    Garip.
    Tanımlamak zor.
    Aslında gereksiz de.

    İnce, tılsımlı ve sonu olmayan yollar gibi minik bedeni çizgilerle dolu.
    Dikkatli bakınca görebiliyorum, çizgiler kesik kesik.

    İlginç bir parlaklığı var.
    Ama bu sürekli değil.
    Gün içinde pırıltılı gelgitler yaşıyor.
    O hep orada duruyor, belki gün geliyor, gidiyor.

    Biliyorum o yüzden küskün ve hatta nazlı.

    Bir ısınan, bir soğuyan hava, uzak köy evlerinin kiremitli bacalarından tüten beyaz duman gibi, denizin üstüne serildiğinde, o hep en kıyıda oluyor.
    Bir yanı tuzlu, berrak, duru suda, bir yanı sarıya dönük kumda.
    Gidip geliyor.

    Sis, denizi denizden alıp sessizce, yüzüme bırakıyor.
    İyot soluyorum.
    Göz bebeklerimde dalgalar kırılıyor.
    Yüzümde uzayıp giden çizikler, maviye dönüyor.
    Uçuşan billur taneleriyle serinliyorum.
    Yanaklarımdan deniz akıyor.

    Kumda ağırlığımca iz bırakıp suyun gazoz köpüğü gibi kıpır kıpır oynaştığı yere varıyorum.
    Kıyıda, en kenarda, kararsız, nazlı hatta küskün deniz kabuğunu seyrediyorum.

    Ve yanındaki midyeyi
    ve yanındaki minareyi,
    istiridyeyi.

    Sessizliğe martı çığlığı düşüyor birden.
    İrkiliyorum.
    Parmak uçlarımda deniz, göz bebeklerimde bir çift kanat...
    Öylece kalıyorum.
    Sis öyle beyaz ki, koca gagalı martı, bir leke gibi asılı kalıyor boşlukta.

    Minik midyeyi alıyorum sudan. Zaten aralık olan iki kabuğu biraz daha ayırıyorum, avucuma deniz akıyor.
    Kabukları birbirinden koparmadan, sarı kuma bırakıyorum, usulca.
    Ve bekliyorum.

    Denizin mor çizgili çocuk midyesi sanki bir kelebek gibi duruyor sarı kumun üstünde.
    Kanatlarını açmış uçmaya hazır bir kelebek gibi...
    Öylece duruyor.
    Kıpırdamadan.

    Uçabilse denize gider biliyorum.
    Suya gider, maviye, lodosa, poyraza, derine gider...

    Sessizce dinlerim hikayesini. Anlarım.
    Çünkü ben de durup durup denize gidenlerdenim.
    Gün, güneş dinlemeden, yağmur, çamur düşünmeden.
    Gözümü kaparım, denizin mavisi çağıldar önümde.
    Derin maviye dalarım.

    Ve ben ne zaman denize gitsem, deniz sesini, iyotunu, yosununu, dalgasını, billurunu bir minik deniz kabuğuyla evime gönderir.
    Bana onu paylaşmak düşer.

    Ben bunu sevenlerdenim.



    Fügen Ünal Şen
     
  15. GİTMEK



    Bugünlerde herkes gitmek istiyor. Küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
    Hayatından memnun olan yok. Kiminle konuşsam ayni şey...
    Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
    Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
    Bir kendisi.



    Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir.

    Keşke kendini bırakıp gidebilse insan. Ama olmuyor.
    Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor, ani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor.



    Böyle gidiyor işte. Bir yanımız "kalk gidelim", öbür yanımız "otur" diyor. "Otur" diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira. İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu..



    En kötüsü alışkanlık.



    Alışkanlığın verdiği rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. Kalıyoruz. Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz. Evlenmeler... Bir çocuk daha doğurmalar... Borçlara girmeler...



    Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor. Misal, ben... Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum. Değil bu şehirden gitmek, iki sokak öteye taşınamıyorum. Alıp götürsem gelmez ki... Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında. Herkes onu, o herkesi seviyor. Hangi birimizle gitsin?



    "Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır; evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin. Kendi imalatımız küfeler. Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira. Ölüme inat tutunmak lazım. İnadına kök salmak lazım. Bari ufak kaçışlar yapabilsek.



    Var tabii yapanlar. Ama az. Sadece kaymak tabakası. Hepimiz kaçabilsek... Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa. Gün içinde mesela... Küçücük gitmeler yapabilsek. Ne mümkün. Sabah 09.00, aksam 18.00. Sonra başka mecburiyetler. Sıkışıp kaldık.



    Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı. Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karşılığı bir ömür yani. Ne saçma. Bahar mıdır bizi bu hale getiren? Galiba.



    Ben her bahar âşık olmam ama her bahar gitmek isterim. Gittiğim olmadı hiç. Ama olsun... İstemek de güzel.



    PAKİZE SUDA
     
  16. prof_turna

    prof_turna

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    541
    Şehir:
    ankara
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    turna 4,5 kg.
    Söz Güzelim

    Beni terk edişin mümkün mü
    İstersen bir dene de gör güzelim
    Benimle yaşarsın benimle ancak
    Yoksa sevgimle boğarım seni

    Yaz bir yere güzelim
    Yok olamaz olamaz
    Sensiz hayat meleğim var olamaz

    Kim sevecek seni kim
    Kim tutacak elini
    Kurtulamaz güzelim kurtulamaz

    Al ruhumu al, al gençliğimi
    Rabbim şahidim söz güzelim

    Al ruhumu al, al servetimi
    Rabbim şahidim söz güzelim

    Yaz bir yere güzelim
    Yok olamaz olamaz
    Sensiz hayat meleğim var olamaz

    Kim sevecek seni kim
    Kim değecek tenine
    Kan dökerim güzelim kurtulamaz

    Bir gün pembe kutularında mutluluğu getireceğim kapına
    Önce saçlarından sonra yanaklarından ve sonra alnından öpeceğim
    Sonra acılarını alıp çok uzak bir yerlere gideceğim
    Belki güneşe ereceğim
    Yaz bir kenara yaz bebeğim yaz bir kenara

    Yaz bir yere güzelim
    Yok olamaz olamaz
    Sensiz hayat meleğim var olamaz

    Kim sevecek seni kim
    kim değecek tenine
    And içerim güzelim kurtulamaz

    Sana bu söylediklerimi daha önce duyduğun yalanlarla bir tutma
    Belki en güzelleri değildir ama dosdoğrudur gözbebeğim
    Dosdoğrudur inan bana
    Yaz bir kenara yaz meleğim yaz bir kenara

    Kayahan
     
  17. balıkçıberk

    balıkçıberk Mr. None

    Mesajlar:
    385
    Şehir:
    Istanbul
    Komik Şarkı yazmamda Bir sakınca var mI:confused:

    _________________
     
  18. evet:mad: :mad: ama eger sevdıgın şairlerin sevdiğin şiirleri varsa bızımle paylaşırsan mutlu oluruz;)
     
  19. Keşke...

    Teypte eski bir Cohen şarkısı:
    'Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana? ’/Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.

    8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi...
    Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...
    Ve yenik; 'keşke'li cümleler gibi...
    Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...

    Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, 'keşke', onun güzüne denk gelir.
    Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...
    Mağlubiyetin takısıdır 'keşke'...
    Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.

    Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.

    Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte...

    'Yolunu gözlemeseydim', 'öyle demeseydim', 'terk edip gitmeseydim', 'en güzel yıllarımı vermeseydim' diye diye sızlanır gider.

    'Keşke'nin panzehiri 'iyi ki'dir.
    İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.

    'Keşke', çoğunlukla bir 'ahhöla kopup gelir ciğerden... esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden...

    'İyi ki' ise, muzaffer bir 'ohhöla büyür; cüretiyle övünür.

    'Keşke'li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, 'iyi ki'lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.

    Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır.

    Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur.

    Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır.
    O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır 'keşke'...

    'Şimdiki aklım olsaydı' dövünmesindedir.
    Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, 'Ne derler'e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.

    'Keşke'cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.

    'İyi ki' öyle mi ya! ...

    Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.

    'İyi ki'lerinizi toplayın bugün ve 'keşke'lerinizden çıkartın.
    Fazlaysa kardasınız demektir.

    Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara... Rüzgarlarla koştunuz ya...

    'Keşke'leriniz, 'iyi ki'lerden çoksa...
    Telafi için elinizi çabuk tutun.
    Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz 'keşke' diye nemlenmesin...

    Can Dündar
     
  20. skymount

    skymount Nuri ERTİK

    Yaş:
    52
    Mesajlar:
    899
    Şehir:
    Eskişehir
    Favori Kamış:
    Dam Spezipower 180
    Favori Makine:
    Abu Garcia 100U
    En İyi Avı:
    Yayın,35 kg.,Aras
    “Gün ağarmadan kapanmaya başladı gözlerim.
    Büyük bir kavganın galip savaşçısıydım. Elimde kalan tek şey kılıcımdı. Yıllardır taşıdığım zırhım paramparça, kollarım yorgun, dizlerimde derman kalmamış, her savaşın galip savaşçısı.
    Gün ağarmadan kirpiklerimde son savaşın ağırlığı dans ediyordu.”



    Git...

    .....tim…

    Olmadığım yerlerdeyim şimdi

    Hep olduğum yerlerde

    Ağacın dalında sallanan ip

    Ben attım düğümünü

    Sanma boğulduğumdan sessizliğim

    Düşen yaprağın sesini dinle



    Git...

    .....tin…

    Olduğun yerdesin şimdi…

    Sessizliğin boğulduğundan senin…



    20/08/2007 ,sky