Ilk önce sunu belirteyim,bilgi her zaman bilgidir,isteyen alir isteyen almaz.. Benim asil deginmek istedigim,baligi yakala birak sistemidir..bu sisteme her zaman destek versemde yakalamis oldugum baligi neden geri saliyorum onuda sorgulamisimdir,baligi salacaksam neden o zaman baliga gidiyorum oda sorgulanmalidir,buradada bir tatmin söz konusudur bence,yakala birak sistemi tamami ile geri birakma ise ben ona karsiyim,ama balik kücük ise geri salinmasi sart olmalidir zaten balikcinin bilincinde,balik oltaya vurunca belirli bir stres altina girer,birde elementinden disari cikar ve bilgisizce sagini solunu korumadan kancayi cikar ve geri sal sonrada balik ters dönsün sende övün o zaman baligi geri saliyorum diye,iste bu konuda cok tartismali bir konu,bence balikci baliga sadece zevk icin gidiyorsa,tutmus oldugu her baligi salma gibi niyeti varsa,o balikcininda tutup öldürüp yiyenden ne farki var.. Bizler baliga sadece tutup birakmak icin gitmemeliyiz,ara sirada tutmus olduklarimizdan tavaya atmaliyiz,ben balik yemesini cok seven biri olarak aralarindan secim yapmis oldugum türleri yemesini severim,onun icinde balikciyim...
Herneyse, hazır konu açılmışken merak ettiklerimizi öğrenmeye bakalım. Serdar abi; Bundan yaklaşık 9 sene evvel, alaçatıdayız.. levrek avı için gamit avlarken, aynı zamanda sübye ile çipura da beklemedeyiz. Yani bölgede levrekte var, bolca kefalde. Neredeyse her sezon 12 hafta boyunca periyodik olarak gerçekleştirdiğimiz bu avda, beklenmedik bir durum oldu.. işte bu durum köpek balığı idi. Hava tümüyle kapalı, bulut tüm gök yüzünü kaplamış, çok hafif rüzgar esiyor, dalga var ama köpüklü değil, çalkantı var suda sadece.. denizin ve havanın rengi gri. En ilgincide hayatımda belkide böyle bir gün ilk defa geçirmişimdir o bölgede, levrek için gamit beklerken aksine yarım kiloluk sarpalar vuruyordu takıma, arada çok çok iri kefaller geliyordu.. yani herşey istediğimizin tam tersi oluyordu ogün. İşte tüm bunların üzerine, tuzu biberi gibi yaklaşık 500 yada 700 metre tam emin değilim, avlandığımız bölgeden bu uzaklıkta yaklaşık 80cm uzunluğunda, kiloluk bir sarıkulak kefal su üzerinden zıplaya zıplaya bizim avlağa doğru geliyor.. ama o kadar uzak bir mesafe varki arada, yani kesin eminim ki 500 metre rahatlıkla var.. neyse, biz bir yandan kendi takımlarımızla ilgilenirken bu iri kefalin tee oralardan zıplamasını izliyoruz, biliriz ki kefal durduk yere bu kadar uzun süreli suyun üzerinde zıplamaz, altta bir yırtıcı var.. kesin levrektir diyip geçtik.. aslında bölgemizde bu tür durumlar sıklıkla oluyor ama hiç bu kadar iri bir kefalin kaçtığını görmemiştik... buna göz diken bir yırtıcınında az buz birşeyler olmadığı kesindi, neyse biz bu kefali izlerken, gördük ki bu balığın duracağı yok sürekli bizim avlağa doğru zıplayarak su üstünden geliyor, hiç duraksız geliyor.. 200 metre kadar yaklaşıncada, oltaları bırakıp balığı izlemeye koyulduk, bende özellikle alttaki yırtıcının ne olduğunu merak ediyordum.. En sonunda kefal 100 metre uzaklıktan daha yakın bir menzile girince, bende bi kayanın üzerine çıkıp alttaki kovalayanın ne olduğunu görmeye çalışıyordum, son 50 metre kala alttakinni ne olduğunu görmeye gerek kalmadan, yırtıcı su üstüne çıktı ve sırt yüzgecini görünce anladık ki köpek balığı idi.. balık bizim oltaların arasında zıplıyordu artık, köpek balığıda kendini yüzeye çıkardı ve kefali ağzına almaya çalışıyordu, en sonunda avlandığımız kayalıkların arasında kefal sıkıştı ve o cüsse ile kaçacak yer bulamayınca köpek balığı tek hamlede yaklaşık 80cmlik kefali ağzına alıp, hızla oradan uzaklaştı... tabi avlandığımız bölgedeki suda okadar karıştı ki, resmen dalga oldu bir kaç dakika.. çünkü epey bi kapıştılar sığlıkta. Şimdi bu olaydan sonra artık biliyorum ki köpek balığı aç kaldımı, bizim bölgeyi mutlaka ziyarete gelecektir bundan sonra.. ama dediğim gibi çok uzun zaman oldu, belki sabah çok erken, gece v.s geliyordur/lar gene ama ben karşılaşmadım. Merak ettiğim ise yaklaşık 500 metre uzaklıktan köpek balığının kefali kovalamasıydı, açıkçası birazda umutsuzluk var işte demek ki köpek balığını bişey yapmalıyız ki 500 metre öteden ilgisini çekebilelim.. bu köpek balığı koskoca kefali yutuyorsa, bizde avladığımız tosun kefalleri bu avda kullanabiliriz demektir. Yani yem sıkıntımızda yok. Kullanırız kullanmasınada, surf takımla bu tosunları o uzaklığa fırlatmak çok zor, zor değil aslında ama taş çatlasın 130 metreyi geçemem belkide daha az, çünkü takımda iri bir gamitin olması atış mesafesini çok düşürecektir.. ayrıca o kadar aşırı savurmadan balık şoka girip, su altında kısa sürede ölür.. ölüncede işimize yaramaz, hatta ölünce kayaların birine dolanır, bir yosun üzerine düşer, yengecin biri alır yuvasına, parçalar balığı.. bununda olmasını istemiyorum. Bu mesafede ek olarak hem iri levrek avlama şansımda oluyor, yani 1 taşla iki kuş misali.. Böyle bir durum için, bize göre uygun olan takım hangisi olabilir? işin aslı, köpek balığı avını yüzeydemi, diptemi yoksa orta suda mı arıyor? İğne konusunu anladım, peki levrek avında kullandığımız bırakma takımı gibi bir takım ile bu balık avlanabilir mi? En önemliside yine vurgulamak istiyorum, bu mesafedeki (500 metre) balığın ilgisini çekmek için ne yapabiliriz? ki kıyıya gelsin, haa şurda yem kokusu var ya da titreşim alıyorum, oraya gitmeliyim diyebilmesi için.. ne yapabiliriz. Yoksa ne yapıp edip, bu uzaklığa yemi bırakmamız mı gerekiyor? Bu arada tecrübesine ve bilgisine yıllardır saygı gösterdiğim bir büyüğüm, köpek balığı avında 600-800 gramlık levrekleri kullandığını söylemişti. (kendisi amatör balıkçı, emekli).
Köpekbalıkları envay çeşidi olan bir aile. Hepsi aynı davranışı göstermez. BU yüzden kesin bir genelleme yapmak güç.. Sizinki ne türdü bilmiyorum, iri camgözler biri olsa gerek diye düşünüyorum.. Tahminimce, 500m ötede o balığa iyi bir dalmıştır o.. Yaralayınca, ona kilitlenmiş taa oralara kadar kovalamıştır. Köpekbalıkları -genelde- hımbıl hayvanlardır. Sakin sakin yüzerler. İhtiyaç anında ise roket gibi fırlayabilirler. Ve dahası, hiç durmazlar, hep yüzerler. Tamam, istisnalar vardır, bazıları dinlenir uyur vs. ama genel olarak sürekli gezerler. Bu yüzden bilhassa büyük köpekbalıkları bir kaç gün içinde yüzlerce kilometre öteye gitmiş olabilir. 500m ötedeki köpebalıklarını çağırmak gerçekten mümkündür. Bunun ilk şartı, akıntının o yöne olmasıdır. Akabinde, size bolca koku lazım olacaktır.. Bunun en iyi yolu, kan kullanmaktır. Mezbahadan vs. bulacağınız kanın yavaş yavaş suya karışmasını sağlayın. Köpekbalığı onu izler gelir.. Ama 500m ötede köpekbalığı zaten yoksa, elbette gelmez.. Saldırganlığını artırmak için, en etkili yol, pilli bir şeyler kullanmaktır. Kaplan ve boğa köpekbalıklarının midesinden bolca demir, araç plakası, konserve kutusu filan çıkar. Bunlar, suda tuzlu su yüzünden pilleşen metallerin ürettiği çok zayfı akım yüzünden yenecek bir şey gibi algılanır. Kan bulamıyorsanız, balık yağı vs. de işinizi görebilir. Ama kanın yerini hemen hiç bir şey tutamaz. Peki nasıl yavaş yavaş suya karışmasını sağlayacağız. Toz jelatin diye bir şey satılır. Bundan uygun bir miktar alınır. 40-50 gr yeter genellikle. Bunu iki bardak sıcak, ama kaynamayan su + kan, balık yağı vs içinde karıştırıp eritiriz. İyice eriyince gölge bir yerde demlenmeye bırakırız. Soğuyunca bildiğimiz jöle gibi bir şey olur. Bu, kan jölesi, suda yavaş erir, yaklaşık 20-30 dk. dayanır (büyüklüğüne ve akıntıya bağlı). Bunu kenarlarında küçük delikler olan bir kaba koyar, kurşunun hemen üstüne takıp atabiliriz. Kap? Mesela, şu sürpriz yumurtaların içinden öyle sarı bir kutu çıkıyor.. Bu yöntemi diğer balıklar içinde kullanabilirsiniz elbette. Kan yerine balık yağı, balık kanı vs. koyabilirsiniz. Fakat, ultrabite gibi asitli şeyleri karıştırmayın, onlar genelde jelatini bozar..
Aslında var.. Türkler yapmasada, uluslararası org.lar böyle çalışmalar yapıyor. Bizde onlara üye olduğumuz cihetle, onların yasaklarına uyuyoruz.. Örneğin kum köpekbalığını avlamak yasak bizde ve elbette dünya çapında da.. Mahmuzlu camgöz için, aşırı mevcudiyet gibi bir şey söz konusu değil. Ama tehlike altında da değil. Bir istavridi nasıl avlıyorsanız, onuda avlayabilirsiniz.. Ama sürüyle tutup, yanaklarını kesip atmak, ancak cinayet olacaktır. Fakat bazı bilinçsiz avcılar bunu yapıyorlar.. Bundan, bunlar gayet rahat, gayet bol gibi bir anlam çıkarmayalım ustam.. Türkiyenin mahmuzlu ihracatı, 2004 yılı itibarıyla 6500 tondan 100 tona düşmüştür. Dişilerin üremesi için en azından 12 yıl geçmesi gerektiğini düşünürseniz, miktarın aslınd aöyle hiç te parlak olmadığını farkedebilirsiniz. Denizlerimizin genel iç karartıcı durumunu hesaba katmazsak, bunların hali parlak olmasada, karanlıkta değildir. Diğer balıklar gibi yuvarlanıp gidiyorlar işte, kıt kanaat.. Bu dönemde, kıyıya daha yakın oldukları için göze daha sık görünürler. Bunu çoğalmak gibi görmemek lazım.
Burada gülmemiz mi gerekiyor? Münih'te nasıldır bu işler bilmiyorum ama, bizim buralarda biz el mahkum bulduğumuz balığı avlıyoruz.. Gönül ister paraya tutayım, orkinos tutayım, merlin tutayım amaa.. Olan bu işte, bir kaç kıraça, üç beş mezgit, tek tük çinekop filan.. Şu ara bunlarda yok, o halde? Siz gönlünüzün istediğini mi, gittiğiniz yerde mahkum olduğunuz balığımı tutuyorsunuz? Mesela, piranha tutuyormusunuz oralarda?
Katılıyorum.. Çeşit bolda biz mi tutmuyoruz.. Ha belki bundan 15-20 yıl sonra çırçır ve kaya balığına talim edebiliriz.. Nasılki 20 yıl önce körfez de bolca olan lüfer,orkinos,kılıç balığı,palamut gibi türleri bugün anca balıkcı tezgahlarında görüyoruz..
Serdar Abi konu köpek balığı olunca aklıma geldi.. Bundan yaklaşık 18 yıl önce eskihisar da bir kış günü çırçırlar ile uğraşırken bir balıkçı teknesi devasa köpek balığı getirmişti anadol kamyonetler varya onun kasasına yarısını zor sığdırmışlardı.. Belki o dönemin gazetelerinde çıkmıştır ama bizim bölgede büyük köpek balığı o zaman vardı..
Büyük ihtimalle şimdi de vardır. en azından o küçükleri yemek için bulunmaları normal.. Genel olarak, bilhassa köpekbalıkları için, büyük olanlara raslamak zordur. Çok çekingendirler, mıymıntıdırlar. Trafiğin yoğun olduğu iç körfez bölgesinde pek sık olmamaları doğal.Hele sayıları da zaten iyice azalmışken. Böyle balıklar, belli başlı bir kaç yerde boldur, dünya çapında.. Bu bölgeler dışında onlara denk gelmek nadir olur. Yakalamak daha nadir.. Ama Marmara'dan sık sık böyle büyük köpekbalığı haberi gelir.. Avına itibar olmadığı, kişilerinde belli başlı bazı yerlerde avlandığıını düşününce, aslınd aMarmara'nın büyük köpekbalıkları açısından -nispeten- zengin olduğunu düşünebiliriz.
Sayin Koyluye kesinlikle katiliyorum. Mahmuzlu camgozler yenilebilir kopek baligidir.Bazi kopek baliklari yayginlikla tuketilen sofra baligi karakterine sahiptir ve Dunyada sIklikla ifade edilen kopek baligi turlerinin asiri avciliginin korunmasiyla ilgili muhabbete bu turler girmez.Mahmuzlu camgozunde icinde oldugu sofra kopek baliklari Dunyanin pek cok yerinde lemon fish adi altinda ticari ve amator balikciligin konusu icersindedir.Anglo-sakson kokenli Ulkelerde balik-patates bufelerinin yayginlikla sattigi turdur.Etinden, derisinden yararlanildigi gibi kozmetik ve ilac sektoru ozellikle cigerini ve yagini urunlerinde kullanir, kedi-kopek mamasi yapimi, .gubre uretimi de ayrica tuketim alanlaridir. Mahmuzlu camgoz Dunya deniz ve okyanuslarinin neredeyse hepsinde bulunabilecek en yaygin ve yogun populasyona sahip kopek baligi turudur. Mahmuzlu camgoz onemli bir ticari potansiyele sahiptir. Korumacilik acisindan Kirmizi listeye alinmis turler arasinda olmakla birlikte bu katagorinin en dusuk dali olan "Valunarable-Tehdite acik" derecesine konulmustur..Bunun nedeni Avrupa ve Kuzey denizlerinde son yillarda ki mahmuzlu camgoz yakalama miktarlarinin gecmis yillarin maksumum yakalama miktarlariyla kiyaslandiginda %95 gerilemeye ugradiginin musahade edilmesidir. Ancak bu tehdidin Ulkemizin denizleri ve ozellikle Marmara denizi icin soz konusu olduguna sozu uzatmamak icin burda saymiyacagim pek cok nedene dayanarak inanmiyorum. Kisacasi bu balik kitliginda amator balikcilarimiza oltaciliklarinda ve sofralarinda bu turu kesfetmeyi onermek bence oldukca desteklenmesi gereken bir yaklasimdir. Tebligler disi, turu Ulkemizde gercekten tehdit altinda baliklari yakalamaya devam etmek yerine mahmuzlu camgoz gibi bir besin kaynagina ve bunun amator avciligina yonelmek oldukca akilcidir. Avciligi esnasinda sirt ve kuyruk yuzgecinin onunde bulunan ve hafif toksik etkisi olan bir zehir tasiyan mahmuzlarina cok dikkat edilmelidir. Bu mahmuzlar kotu yaralanmalar neden olabilir. Yunuslara gelince bu hayvanlar balik bile degildir.Deniz memelisidir.Cok ozel hayvanlardir ve Deniz memelileri Uluslar arasi kanunlarla koruma altindadir. Herhangi bir sekilde bu canlilarin avlanmasi Ulkemiz acisindan sadece ve sadece buyuk utanc olur. Ancak ozellikle Karadenizde bu yanlisin yapilmakta oldugunu biliyoruz . Sahsen bu uygulamaya her amator balikci arkadasimin tepki gostermesi gerektigine inaniyorum. Faydali olmasi dilegiyle... Rast gele...
Gülmekten kastinizi anlamadim.. Münih'te yasamamla konunun ne ilgisi var? En az sizin kadar Türkiye'de avlanmisligim var..Dalgaci bir üsluba ne gerek var cözemedim? Bir tartisma konusu acildi görüslerimi belirttim. Kaldiki yapilan aciklamalardan sonra da konuya hak verdim..Forum denen platformlarin amaci bu degil midir?
Münihe gittim ama balık tutmadım.. Sizin oralarda, siz bulduğunzu değilde, başka bir balığı tutuyorsanız, sırrını öğrenmekten mutlu oluruz.. Neyse duası, davul tozu ve minare gölgesi mi karıştırılacak, her neyse... Öğrensek mutlu olurduk.. Ne bileyim, sizin oralarda öyle olmuyor, siz bulduğunuz değil, canınızın çektiği vs. balığı tutuyormuşsunuz gibi, bizim halimizi öğrenince dehşete düşmüşsünüz, bizde insafsız balıkçı olmuşuzda.. Eğer, bu, "bulduğunuz balığı tutmak" konusunda bize yakıştırdığınız sıfat, bir şaka değilse, o zaman farklı anlamam gerekiyor da.. Hani, birileri diğerinin insafını sorgulayabilir mi, edebilir mi gibilerinden..
Bir arkadaşımız nasıl bir kamış ve makine gerekir diye sormuş.. Kamış olarak en iyisi ağır (ve sağır) fiberglass kamışlardır. Zira, yemi atarsınız, sonra beklersiniz. Yem ve kurşun ağır olacağı için, makul mesafe gider zaten.. Pek kamışla işiniz olmayacağı için ağırlık sorun olmaz. Çok uzun olmasına bakmayın, 3.60 - 3.90 arası kafi gelir. Ağır yemi ve kurşunu uzun ve sağır kamışla atmak daha güç olur.. Ama elinizde 2-3 kg kaldırabilecek (200gr atarlı) bir kamış varsa kafi gelecektir. Öyle çok aman aman bir kamış gerekmez. Kamışın size faydası, gerektiği durumda kamışı yukarı çekerek makaraya ve onu saran kolunuza bir nefes aldırabilecek olmanızdır.. Makine olarak, sapı, dişlisi vs. sağlam bir şey, tercihan düşük devirli olması iyi olur. Ucuz,basit makinelerden uzak durun, elinizde kalabilir. Bilhassa makinenin kolunun katlandığı yere dikkat edin. Burada bir pimle tutturulmuşsa kol mile, o pim büyük ihtimalle kırılır, elinizde kalır.. Bu aslında makine seçerken dikkat edilecek hususlardan biridir.. Dikkat ederseniz, soldaki makinenin dişliye giden mili yuvarlak.. O çiviye benzeyen (ki çividir zaten kendileri) pim olmazsa, o mil, kolun aralığında rahatça dönebilir. Bu durumda, tıpkı bir makas gibi, milin deliğini kenarı ile kolun deliğinin kenarı pimi karşılar ve demir makası gibi keser.. Eğer makine biraz yüke binerse, pimi kesecektir, öylece bakar kalırsınız.. Bu makine, boğazda 150gr kurşunla bir çinekopu çekerken pimi elimde kaldı mesela.. Diğerinde ise dikkat ederseniz, dişliye giden mil, düz, frezelenmiş ve pim olmasa bile koldaki boşluk onu kavrıyor. Böylece yük pime değil, geniş bir yüzeyle koldan mile aktarılıyor.. Bu hususa dikkat etmeniz önemli.. Kıymetli pahalı makinede olmaz demeyin.. O Mitchell 250, BANAX 80 - 100 TL gibi bir fiyatı var (sanırım).. Kalamanın yüksek güçlü olması gerekmez pek. Ama ısınıp kaçıracak kadar da kötü olmamalıdır haliyle.. BU şartlara haiz pek çok makine mevcuttur tabi ki.. Herhangi biri işinizi görebilir. Tavsiyem bu özellikleri de sağlayan ama size daha başka üstünlüklerde sunan elle tutulur bir makine almanızdır. Camgöz için değilde, almışken iyi bir mal sahibi olmak için alın.. Pek çokları, "yahu ne olacak sanki? Makineye neden yükleneyim, elle çekerim misinadan" diye düşünebilir. Eğer yeterince ustaysanız neden olmasın? Ama, köpekbalığı gerektiğinde çok güçlü vuruşlar yapabilir. Eğer elinizle kalamayı düzgün veremezsiniz vs. makineye saracak kadar ince misinanız bunu taşıyamayabilir. Hatta, misina ellerinizi ciddi şekilde hacamat edebilir. Bu nedenle, el oltası işinde iyice usta olmayana tavsiye etmem. Bunu, tekneden el oltası ile karıştırmayın derim. Teknede genel olarak el oltası, kalın, yumuşak, kolay tutulan vs. bir misina olur. Ama makineye 0.50 misina sarıp atış yapmayı bekleyemezsiniz.. Misina ise, kamışın çekerine uygun, sağlam bir şey olmalıdır elbette. 0.25 - 0.30 arası dyneema son derece iyi netice verir.
Köpekbalığı avında tercih etmemiz gereken kamış ve makina seçimi konusunda vermiş olduğunuz cevabın yanısıra makina seçimi konusundaki değerli bilgileride bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim.
peki hiç düşündünüz mü niye biz hep ufak balık tutuyoruz. trolcüler dibi kazıyor insanlar dinamit patlatıyor doğal yaşama alanlarını yokediyoruz balıkların sonra oltayı atıp büyük balık tutmak istiyoruz. sizce avrupanın toplamında türkiyede olduğu kadar bilinçsiz katilce balık avlayan insan var mıdır? bence bir düşünün. ben tuttuğum balıkların iriliğine ufaklığına bakmadan geri salıyorum. zıpkın aldım avlanmak için fakat elim var mıyor o balığın içinden geçen o şiş ile çektiği acıyı düşünemiyorum . neyse bu avlanma güdümüzü sınır tanımadan devam ettirelim nasılsa insanız bizler değil mi istediğimizi yaparız
Var, hemde pek çok.. Bu yüzden, avrupa çok daha fazla sıkıntı yaşıyor. O yüzdende durum kafalarına dank ettiği için, son dönemde işi iyice sıkı tutmaya başladılar.. Bizde ise malum adam sendecilik tam gaz devam ediyor.. Eğer avlanma güdünü tatmin edecek şekilde av yaparsan, o çabucak tatmin olur.. Burada "yemeyeceğiniz balığı neden tutuyorsunuz?", "Balığın misyonu mangalda kızarmaktır" diyen arkadaşlar oluyor.. Bunun sebebi, işte o avcı güdüsünü tatmin edemiyor olmaları sanıyorum..
Genç kardeşim, Kendimizi bu kadar basite almıyalım, Avrupa dediğimiz yer öyle balıkları çok sevenler klubü değildir, Sadece nufus hızla artmakta ve çevreyi o kadar çok tahrip ettiler ki karasal alandaki ne göllerinde nede nehirlerinde bırakınız balığı canlı bile doğru dürüst kalmadı. Ne menem bir şeydirki bu gün balıkları koruma altına alırken 1. ve 2. dünyya savaşında aynı medeni avrupa balık değil, İNSANLARI kıyıyordu. Avrupa denilen şey pek medeni değildir ama bizim yinede akan sularımız ve içinde doğal balıklarımız vardır.
haklısınız avrupadaki ve hatta dünyadaki yaşam alanları mutlaka yok olacak çünkü bilinçli insan sayısı ile bilinçsiz insan sayısı arasında dağlarm kadar fark var bence. türkiyedeki yaşam alanlarına gelince sizce avlanılan balıklar tatmin edici boyutta mı ? elbette temiz kalan bölgeler var fakat ben çanakkale ve tekirdağda nedense sürekli içki şişesi çıkartıyorum . antalyada suda boxer şortlardan çıkarttım denizden sizce bunlar normal şeyler mi ? dünyada teknoloji gelişmemiş olsa ve akıllı dinazor salsalar dünyaya onlar bizi avlasa sen demicek misin nie bizi avlıolar çok vahşiler die başka yiyecek yok mu demez misin? bizde bence balıklar için bu durumdayız onların yaşam alanlarını kirleterek yemlenme alanlarını yok ederek kum midyesi gibi yiyeceklerini temizleyip yuvalarını trolle kazıyarak onları bitiriyoruz. bilinçli olarak avlanılsa kirlilik olmasa sence ufak kraçe gelio balık alamıyoruz die şikayet eder miydik sence? bu tepkim size deil yanlış anlamayın sadece bunlara neden olan herkese tepkim
Arkadaşlar öncelikle Mrb Köpekbaliği Başliğini Görünce Ilgimi çekti Ve Bi Kaç Arkadaş Yenmediğinden Ve Bi çok Kişi Karşilaşmak Istemediğinden Bahsetmiş öncelikle Ewt Köpek Baliği Dünyanin Bi çok Hatta Bi Kaç ülkesi Hariç Yenmemekte Tahmin Edersinizki çin Hariç çinde Düğünlerde Köpek Baliği çorbasi Ikram Büyük Bi Gösteriş Ve Nezaket Sayilmakta. Dünya Genelinde Günde 1,5 Milyondan Fazla Köpek Baliği Katledikmekte çorbi Için Değil Tabiki Yüzgeçleri Için Ve Yüzgeçleri Için Tutulan Köpek Baliklari Tekneye çikarildiktan Sonra Canli Canli Yüzgeçleri Kesildikten Sonra Tekrar Sulara Atiliyor Sizcede çok Acimasizca Değilmi??? Ve Sizce Bu Avmi Katliam Mi? Peki Neden Tabiki Para Için Dünyanin Bi çok Yerinde Gösteriş Yada Süs Eşyalarinda Kullanilan Bu Yüzgeçler Tamamiyle Mafya Elinde Ve Büyük Bi Endüstri Halinde. Bu Yazilanlari Okuyan Bi çok Kişi Belkide öldürsünler Işte Ne Güzel Denizlerde Tehlike Kalmiyor Diyebilir. Evet Denizlerde Tehlike Kalmiyor Ama Insanlar Için Bi Tehlike Oluşuyor Dünya Oksijeninin %90 Ini Denizler Ve Okyanuslar Sağlamakta Yine Ne Alaka Diyenler Olacak Sulardaki Ekolojik Dengeyi Sağlayan En Büyük Canli Köpek Baliklari. 400 Milyon Yildir Yani Dinozorlardan Bile önce Dünyada Olup Hiç Değişmeden Kalan Tek Canlida Köpek Baliklari. Dünya Yavaş Yavaş Bunun Farkina Vararak Köpek Baliği Avlarina Yasak Getirmeye Başliyor Bu Gün Azda Olsa Bi Kaç Okyanus ülkesi Bunu Başardi Ve Koruma Altina Alindilar. şimdi Yine Neden Korunuyor Ya Insanlara Saldirirlarsa Diyen Olacak. şunu Biliyomusunuz Timsahlar Yilda En Az 5 Insan öldürüyorlar Ve Bunlr Tamamen Saldiri Olarak Parçalayarak Peki Köpek Baliklari? Yilda En Fazla 2 Kişi Ve Bunlarda Kesinlikle Parçalanma Değil Kan Kaybindan Ve Hayvanlarin Kendini Korumasi Sonucu Olan Olaylar. Geçen Yil Kayitlara Geçen Bir Tek Köpek Baliği Saldrisi Yok Kayitlara Geçen 2 ölüm Ise Köpek Baliği Avlarken Yaralanan Ve Kan Kaybindan ölen Insanlar. Yani Kisaca O Filmlerde Gördüğünüz Olaylar Kesinlikle Doğru Değil Ve Insanlar O Filmler Yüzünden Köpek Baliklarindan Korkuyorlar. Sadece Köpek Baliklari Değil Yada Deniz Canlilari Değil Bütün Tabiat Için Insanlarin Aç Gözlülüğü Gereğinden Fazla Avlanmasi Yüzünden Gelecek Kuşaklara Birakacak Bir şeyimiz Kalmayacak Ve Gelecek Kuşaklar Bizi Barbar Olarak Tanimlayacak Tipki Bizim Geçmiş Dönemlerde Esir Alanlar Yikip Yakanlar Için Sölediğimiz Gibi. Başinizi Ağrittiysam özür Dilerim Zaman Ayirip Okuyan Tüm Dostlra Da Teşekkürü Borç Bilirim. Aviniz Ve Neşeniz Bol Olsun Dileklerimle