WTD aksiyonuna takımda kullanılan malzemelerin etkisi

Kadir abi konuyu kilitleyin demişsin ama, nasıl bilgiler var burada benim gibi yeni başlayanlar için anlatamam. Bana kalırsa konunun sabitlenmesi bile gerekebilir. Serdar abi' nin yapmak istediği insanları tahrik edip, bilgiyi çekip çıkarmak sanırım . Siz ustalar gaza gelip, fark ederek veya etmeyerek bildiğiniz bütün püf noktaları yazıyorsunuz konulara. Video paylaşıp, yanlışı doğruyu gösteriyorsunuz. Biz de sizlere bakarak doğruyu bulmaya çalışıyoruz ki. Vedat amca da sorduğu soruların cevabını yazdıktan sonra sanırım netleşecek bir sürü konu. Bir de Serdar abi sana bir şey sormak isterim, hiç deneme yapılmamış bir merada; deneme yaparak bir balığı tutamadığın halde, o balığın o merada olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? Çünkü yazılarından anladığım kadarı ile Levrek için konuşuyorum sadece, bu sene çok bol ve hemen hemen her yerde var. Mesela sosyal tesislerin oradaki kayalık bölgede bulunur mu bu balık? Bulunursa neden hiç bir alamet vermiyor? Ne bileyim bir oynak, bir foşurtu, küçük balıkların kendini su üstüne atması gibi.
Bir de bütün damaksız sahteler ile bu aksiyon verilir mi? Mesela bende http://www.avmarketi.com/asp/product/11964/SAVAGEAR-4-PLAY-HERRING-Gagali-13cm bu sahtenin gagasız slow sinking' i var. Bununla bu aksiyonu verebilir miyim? Yoksa başka şeyler mi denemek lazım. Çünkü yemlik balıkları kendi gözlemlediğim kadarı ile kimi zaman kaçışan bir balık, kimi zaman da yaralı bir balık gibi göstermeye çalışıyorum.
Son olarak kimse üstüne alınmasın ama, inovatif düşünmek bence yerilecek değil örnek alınması gereken bir şey. 40 defa deneyip bir tek seferde balık almak bile mühim çünkü kendi geliştirdiği bir metotla balık tutmaktan daha zevklisi yok bana göre. Kalan 39 sefer için de olsun denedim derim ben olsam. Kaldı ki olsun denedim diyorum ben de. He tabi Serdar abi de bir tane fotoğraf koymadığı için masum sayılmaz, güven boşluğu da oluyor zaten, ben de dahil herkesin aklında soru işareti bırakan mevzu bu. Onu balık tutarken gördüğüm için, arada balık tuttuğunu da biliyorum. Ama onu fotoğraf çekmiyor diye yargılamak yerine anlattığı/söylediği şeyin altında yatan bir mantık var mı yok mu ona bakıyorum. İşim gereği az buçuk biyoloji konularını da biliyorum, sonra yazdıklarına bakıyorum, gerçekten doğruluk payı var yazdıklarında. Payı var diyorum çünkü onun biyoloji ile yakından uzaktan alakası olmadığını biliyorum. Olsa olsa kendisi araştırıp, bilgi edinip, sonra aldığı bilgiyi elindekilerle bağdaştırıp bir şeyler yapmaya çalışıyor, konularından benin anladığım bu. Bir de "benim bildiğim mutlak doğrudur" söylemine çok karşı anladığım kadarı ile. Biraz benim dediğime de kulak verin diyor çoğu eleştiri mesajından sonra. Kendi bildiklerinizi kesin doğru deyip kestirip atmayın diyor. Şüphe edin, şüpheci olun diyor, çünkü şüphe insanı araştırmaya iter. Zaten en çok sorduğu "neden ve niçin" soruları bildiğim kadarı ile felsefenin en temel sorularıdır.
NOT: Neredeyse Serdar abi'nin savunması gibi oldu ama, benim şahsi görüşlerim böyle. Onu şahsen tanıdığım için değil, tarafsız gözle bakmaya çalışınca aklıma gelen şeyler bunlar olduğu için yazdım. Lütfen bu mesajımı konuda ismi geçen kişiler haricinde kimse üstüne alınmasın. Rastgele.

 

Önder, buradaki sorun, benim söylemediğim şeyleri, sanki söylemişim gibi ortaya atıp birde laf sokmaya çalışmaları. Bak bakalım, ben her hangi bir yerde, siz tutamazsınız ben tutarım veya ben çok balık tutarım diyor muyum?

Ha, evet, kimsenin tutamadığı yerde tutmuşluğum çoktur, ama bu başka mesele.

Gelelim sorularının cevabına. Levreğin olduğu yeri anlamak zor değil. İzmarit olan ve sığca olan her yerde, levrek vardır. Dipten çok kaya balığı, trakonya filan geliyorsa levrek orada vardır. Kefaller bolsa, levrek orada vardır.

Bunların yanında merada levreğin saklanabileceği yapılar, yosunluklar, taşlıklar filanda olmalıdır.

Su üstündeki harekete bakarak levreği tahmin etmeye çalışmak güç. Bu yanıltıcı olur genellikle. Yani o oynakları vs. yapan ufak bir zargana olması daha muhtemeldir.

Burada asıl önemli etmen olarak suyun yapısı ortaya çıkıyor. Örneğin marmara da su üstünde gezen balık azdır. Gümüşler en fazla. Eminim çıkıp, amanda zargana var, yok çok istavrit yakaladık gibi söylevler duyacağız. Fakat, marmara da balık genellikle dipte bulunur. Özellikle sığlıklarda. Levrek gümüşle uğraşmaz, istavritle de. Genel olarak levrek sürü balıklarını sevmez, av stiline uymaz. O tek takılan balıkları sever.

Bir yerde balığın topluca olması, sürü olması demek değildir. Mesela, bir sardalya veya istavrit sürüsü, bir bütün gibi davranır. Bütün sürü aynı anda yön değiştirir vs. Bir palamut sürüsü, koordine çalışır, halka olup sarar yem sürüsünü. Bu gibi organize gruplardır sürüler.

Ama kefal bir sürüsü olsada, böyle organize olmaz. İzmarit ve levrekte aynı şekilde. Levrek işte bu gibi balıkların peşinde olur. Bunlar ise daha ziyade dipte olur, marmara için.

Ama kefaller, kefaller su üstünde di mi? Kefalin su üstüne çıkma sebebi, oksijen yetersizliğidir. Oksijen azsa, levrek içinde azdır.

Levreği Marmara'da dipte aramak gerekir. Su üstü denk gelir arada ama, genel olarak dipte çok çok daha fazladır.

Mesela bak:

http://www.balikavi.net/forum/showthread.php?t=49442

Bu noktada, dün 3 tane 3-4 kg arası, 1 tanede 2 kg kadar levrek aldık. Bakarsan, ne bir hareket var, ne bir şey. Bunun bir ilersi, çolakoğlu ise çok daha ciddi bir levrek merası. Hepsi de dipte, silikon raglou ve kurşunu düşürerek alındı.

Saydığın şeylerin hiç birisini bu merada göremezsin. Bir tek oynak olmaz. Bir kefal bile göremezsin su üstünde.

Levrek denince akla spin kamışla su üstü geliyor ama, çoğu merada bu pek işe yaramıyor. Sonra da insanlar levrek tutacağız diye taa gelibolu'ya filan gidiyorlar. Meraklısı, Darıca'daki hale gidip, günlük oltayla tutulup gelen levrek miktarına bakabilir. Şaşarsınız.

 

Önder abinin söylediklerine katılıyorum ben de. Gerek kadir abiden gerek uluç abiden, aliço abiden ve forumda paylaşımda bulunan bir çok ustadan fikirler ediniyoruz biz acemiler.

Aslında konu müthiş bir tartışma ortamı olabilecek seviyeye gelmiş, saygı sınırları belirlenip insanlar küçük büyük herkese saygı sınırları içinde hitap etse ve bilgilerini aşağılayarak ya da ön yargıyla değil de BİRAZ daha üsluplara dikkat edip sadece bilgi/tecrübeleriyle çekişse, bizim gibi bir nefeslik bilgiye dahi aç olan acemiler için bulunmaz kaynak olup sabitlenebilir konu.

Konunun neredeyse tamamını okudum yazan ustaların hepsinin de ayrı ayrı haklı olduğu noktalar var bize düşen de bu tartışmalar arasında bulduğumuz bilgi kırıntılarını alıp öğrenmek oluyor.

Ama konunun serdarcılar kadirciler uluççular diye insanları ayırmasından da endişe duymuyor değilim, çünkü bu konuda yazan ya da yazmayan forumdaki tüm ustalardan öğreneceğimiz daha çok şey var.