Vermiş olduğunuz linkte ne yazdığı beni alakadar etmiyordu(çünkü bilgilerim Allah'a çok şükür net çöplüğünden değil, sahih kaynaklardan) ama baktım. Ve maalesef boş bir haber başlığından başka bir şey bulamadım. Ama önemli olan onun müslüman olup olmaması değil kitabımız Kuran'nın bunu "biz o iki suyu birbirinden ayırdık, Onlar için sadece aşağı ve yukarı olarak iki yön var" ayetleri ile bilimden önce isbat etmesidir.Kuran Bilimi değil; bilim, Kuranın gençleşen ayetlerini ispat eder.Ayrıca Kusto'nun Müslüman olduğununa dair demeçlerini zahmet ederseniz nette veya zamanınınz varsa yazılı kaynalardan da bulabilirsiniz. Ayrıca Türkiye'de bulunan asya türü carassius tur ve carassiusların ana vatanı ASYA dır ve carassiuslar SAZAN DEĞİLDİR (yani "carpio" familyası değildirler.)banghead (Zahmet edip tekrar bakınız ege ünv.yayınları.)Evet başka asya türleri olmadığı da SİZİN söylediğiniz gibi doğrudur. Ayrıca "Sizin kıymet verip vermemeniz de, onların o suda bildiğin zehir etkisi yapacağı gerçeğini değiştirmeyecek." gibi subjektif bir yaklaşımın(madem bilimle bu kadar ilgilisiniz ve her şeyi kör felsefenize dayandırıyorsunuz.)bilimsel isbatı var mıdır acaba ? Sen-ben dili saygısızlığınızı ısrarla devam ettirmenizden rahatsız olduğumu söylemek isterim. Kimsenin inancını veya bilgisini de ölçmek bu forumda kimsenin hakkı değildir.Varsa son bir BİLİMSEL(bilhassa carassiuslar hakkında) cevap bekliyorum. Sen ben saygısızlığınızı devam ettirmenizden ötürü tekrar cevap yazma zahmetine girmeyeceğim. seviyesi düşen sohbet verimli değildir. Teşekkürler. İyi akşamlar.
Size tavsiyem, herşeyi bildiğinizi sanmayın, bilmiyorsunuz, bilmemek ayıp değil, önce bir bunu tekrar hatırlatayım. J. Cousteau, hiç bir zaman müslüman filan olmadı. Ha, ayetlerde şu bu yazıyormuş, bu başka tartışma. O söylenenlerin, cousteau'nun okulunda ders olarak okutulan, Gaius Plinius Secundus'un, 2000 yıl önce yazdığı Naturalis Historia'da var olduğu, 2. Cildinin 224. maddesinde: şeklinde anlatıldığı da bir başka tartışma. Eğer konu üzerien bilimsel çalışmaları merak ediyorsanız: http://scholar.google.com.tr/scholar?hl=tr&q=invasive+species&btnG=&lr= Burada size yardımcı olacak, 1.460.000 akademik çalışma mevcut.
Siz diline dönmenizden dolayı yazıyorum. Kusto hakkında yeterince bilgim var. Kusto ümmi olduğu bilinen birinin(Hz Muhammed a.s.v.) yazması dolayısıyla Kurana hayran kalmış ve hak kelamı olduğuna inanmıştır. Mevzumuz bu değil zaten, sizin haddiniz olmayarak ayetleri küçümsemeye çalışmanız. Ayrıca ben son iki yazdığım mesajda foto hakkında yorum ve carassiuslar hakkında varsa ! yorumlarınızı istedim. Yoksa Kusto hakkında bir şey istemedim . Varsa konuyu saptırmadan bu ikisi hakkında cevap yazarsanız sevinirim. teşekkürler.
-Afyon suları israil sazanı istilasına uğramış. -Nasıl kurtuluruz? -Yerli pradatörlerden birini oraya salmakla. DSİ salarsa, durum ortada. Kim yapacak, nasıl yapacak, sonuç ne olur? Koca muamma. Çivi çiviyi söker evet ama, söken çivi çakılı kalır. Fikir söylenmiş, karşı fikir söylenmiş. "Sen" dedin, "ben" dedin lafları olayın özüne yansıyan şeyler değil. Sedar'ın yaşı, "sana" sen demeye hak sahibi yapar kendisini. Nezaketten, incelikten de kırılmaya gerek yok zannımca.
Bakın gene yanlış biliyorsunuz. Beni ayetlerde ne yazdığı ilgilendirmiyor, sizin yalan yanlış bilgileri, inkar edilmez hakikatlermiş gibi görmeye çıkıp, yanlış bildiğinizin gram farkında olmadığınız ilgilendiriyor. Kaptan Cousteau'nun kuranla ilgili hiç bir yorumu, şusu busu yok. Kendiniz uydurup kendiniz inanmayın artık. Konumuz göllere yabancı tür aşılamak. Bunun her durumda felaket olacağını bir görün. bilmediğiniz bir ton şey var, yanlış bildiğinizde bir ton şey. Gidin doğruları öğrenin. İşte onlardan biride, asya sazanının ne olduğu. Carassius gibelio, mesela bahsettiğiniz, bilinen adı aslen prusya sazanıdır, ülkemizde israil sazanı da denir. Gerçi israil sazanı, tam olarak bu balık değil, bunun kırmasıdır çoğu zaman. Asya sazanı ise: Hypophthalmichthys nobilis denen ve ot yiyen gene istilacı bir balıktır. Yırtıcı dahi olmayan bu balık, amerikanın nehirlerini perişan etmiş halde şu anda. Sizin sudak örneğine yakın olacak bir şey, viktorya gölündeki nil levreği istilası olabilir. Önceleri dev boyutlarıyla oradaki balıkçıların yüzünü güldürmüştü bu aşılama olayı. Ama bu levrekler göldeki çikletleri bitirdi, yüzlerce endemik çiklet türü yok oldu. Sonra da kendilerini bitirmeye başladılar. Mevcut durum, oradaki balıkçılığı, ekonomiyi de bitirerek yok olup gittikleri. Özellikle 50'lerde bu her balığı her yere aşılama sevdası çok modaydı. Ve bugünkü bilhassa tatlısu türlerinde yoğun yokoluşun en temel sebeplerinden biri budur.
Kendisini ayetlerin alakadar etmediği birisi beni de artık alakadar etmiyor; ama son olarak Kaptan Kusto'nun Buyrun Kuran hakkında yaptığı yorumlarBen de sizin gibi yapıp netten kopyaladım ; ama imla hatalarını düzeltecek vaktim olmadı.İnanıp okuyacağınızı bilsem yazılı kaynaklarımdan tarar yüklerim ama ......idk Time dergisinin 20. yüzyılın en önemli simaları arasında gösterdiği ünlü deniz ara ştırmacısı ve bilgini Kusto, sonunda, Kur’ an’ a hayran olmuştur. Kaptan (Jacgues Yues) KUSTO (1910-1999) Fransız sualtı araştıncısı, kşifl ve yazandır. Sualtı dünyasmı anlatan filmleri ve kendi buluşu olan iki kişilik derin daima hücresi ile billniı. Şöhreti Fransız Cumhurbaşkanını geçmiş olan Kusto 26 yaşmdan itibaren denize ve su altına merak sardı. Araştırdıkça da bir başka güzellik dünyasıyla karşılaşmaktan gelen büyük bir zevkle deryalara hayran kaldı. 195 l’den itibaren Katipso adlı gemiyi satın alarak ve su altında daha fazla durmasını sağlayacak bir kısım aletleri geliştirrek, ihtisasını derinleştirdi. Dünyanın bütün denizlerinde ve büyük sularında filmler çekti, televizyon programları hazırladı aynı konuda kitaplar yaz. Büyük akvaryumlar ve müzeler kurdu. Dünya televizyonlannda uzun müddet yayınlanan Yaşayan Deniz programı ile okyanusların sırlarım gözler önüne getirdi. Cebelitank Boğazı’ndaki araştırmalannda iki farklı denizin su kütlelerinin birbirine karışmadığını tespit etti. Aralarında yoğunluk farkı olduğundan Atlas Okyanusu’na ait su kütlesi üstte, Akdeniz’e ait su kütlesi de altta olmak üzere iki su kütlesi birbirlerinin tarafına devamlı olarak aktıklan halde birbirlerine karışmamaktaydı. Yani, Atlas Okyanusu’nun suyu Cebelitank Boğazı’ndan Akdeniz’e, Akdeniz’in suyu da Atlas Okyanusu’na akmakta, fakat iki su kütlesi arasında su alışverişi olmamaktaydı. Bu çalışma ve incelemenin sonunda keşfettiği bütün bilgilerin 1400 yı1 önce Kur’an-t Kerim’de bildirildiğini görünce önce şaşırdı, sonra Kur’an’m hak kitap olduğunu kabul etti. Kaptan Kusto Kur’an’a hayran olmasına sebep olan olayı şöyle anlatır: “1962 senestnde Alman ilim adamları, Aden Körfezi ile Kztlderu:z’irı birleştiği Mendeb Boğazt’nda, Kıztldeniz’irı suyu ile Hint Okycmusu’rıun suyunun birbirine kanşrnadığtnı belirlemişlerdL Biz de Cebelıtank Boğazı’ndan karşılıklı akıntı olduğu bilinen AtLas Okyanusu ile Akdeniz’in sulanmn birbirine kanşıp, kanşmadığtnı araştırmaya başladık. Önce, Akdeniz’in kendine has sıcaklığı, tuzluluğu ve yoğunluğu ile barındırdığı canlıları tespit ettik. Aynı araştırmayı Atlas Okyanusu’nda tekrarladık. iki su kütlesi binlerce yıldır Cebetttank Boğ azı’nda birleşiyordu. Bu durumda. iki su kütlesinin kanşması ile tuzluluk, yoğunluk gibi unsurların birbirine denk, hiç olmazsa birbirine yakın olması icap ediyordu. Halbuki, her iki denizin en yakın lasımlannda bile deniz suyu kendi özelliğini koruyordu. Yani, iki denizin birleşme sathında bir su perdesi iki deniz suyunun birbirine kanşmasını engelliyordu. Bu durumu açtığım Profesör Maurice Bucaille, bunda şaşılacak bir şey olmadığını, İsldm’ın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’in bunu açık bir şekilde yazdığını söyledL Hakikaten bu hakikat, Kur’an-ı Kenim ‘de dosdoğru açıklanıyordu. Bunu öğrenince Kur’an-ı Kerim ‘in Allah kelCımı olduğunu anladım. İslam dini, manevi gücü ile bana kaybettiğim oğlumun acısı- na dayanma sabrını verdi Kaynak: kaptan Kusto hayatı ne acayip http://www.webhatti.com/kultur/207393-kaptan-kusto-hayati-ne-acayip.html#ixzz2GvFWO0nz whkaynak Yani sizin bildiklerinizin de benim yazdıklarımın da doğruluğu net üzerinde tartışılır. Bu yazılanlar veya bendeki yazılı kaynakların da sahijliği tartışılabilir. Ama önemli olan sizin meseleye at gözlüğüyle BAKMAK İSTEMENİZDİR.AYETLERİN SİZİ ALAKADAR ETMEMESİDİR. Görüşlerinize saygı duymak istesem de maneviyatıma ve inancıma saldırıda bulunmanız nedeniyle bunu yapamıyorum. Sizi inandırmak için başka bir şey yapacak değilim, İnsanın aklının karıştığı yerlerde sığınacağı en iyi liman vicdanının sesidir. Kaptan Kusto İslamın hak din olduğu kanaatine varmamış olsa bile (ki öyle olmadığına inanıyorum.)bu mühim değil, önemli olan ayetlerin sahihliği, bilimselliği ve sizin iddia ettiğiniz gibi yalan yanlış olmamasıdır. Ve ayrıca lütfen insanların manevi değerlerine "sizin yalan yanlış bilgileri, inkar edilmez hakikatlermiş gibi görmeye çıkıp, yanlış bildiğinizin gram farkında olmadığınız ilgilendiriyor." gibi saldırılarda bulunmayalım. Siz gibi birine ben bunu yakıştıramıyorum. Eğer verdiğim kaynaktaki(ege ünv yay) bilgi yanlış ise carassiusların prusya sazanı olduğuna dair bir kaynağınız varsa bundan yararlanmak ve varsa yanlşları düzeltmek isterim; ancak bu cinsin Avrupaya süs balığı olarak tahmini 1600 lerde götürüldüğü bir gerçektir, bunu düşünürsek zamandan dolayı Prusya ile özdeşleştirilmiş olabilir. Çok yönlü düşünürsek bu da bir ihtimaldir. Sizi sözlerimle kırdıysam özür dilerim. Konuya bundan sonra devam etmeyeceğimi bildiririm. İyi akşamlar.
Nuri Bey, bu iş çok uzayacak gibime geliyor ama neyse. Serdar Bey'in inanışı veya dünya görüşü de beni alakadar etmiyor ve bu kısım onu sevmeme de mani değil. Ancak Ben sohbetin fazlaca olmasa da biraz resmi olanını severim yoksa seviye çabuk yerlere iner, bu benim tercihimdir.Yaş bazı hitap(sen) ünlemlerini kullanmaya hak kazandırmaz. (örnek olrak 58 yaşındaki müdürüm bana "Ali Bey" diye hitap ediyorsa, ben de ona aynı şekilde hitap etmekteyim.) Kibarlıktan kırılan kimse yok. VE BENİM ZANNINMCA DA KİMSENİN ÜZERİNE VAZİFE OLMAYAN KONULARA YORUM YAPMAYA DA HAKKI YOK.) PREDATÖR, mevzusuna gelince ben araştırma olmadan salınması taraftar değilim ve haricen salanı görürsem de ihbar etmek taraftarıyım. Benim amacım bu gibi forumlarda oluşan ortak akıldan dsi veya Orman ve su bakanlığının da haberdar olması. Yetkililer el atmazsa zaten gözümüzün görmediği bilinçsizler bu işi kova ve bidonlarla yapıyor. Eşkişehir YAPILDAK göleti bunu en iyi örneği. Göl şu an kadife kaynıyor. Evet predatör avlamayı seviyorum, ama hiç bir zaman kontrolsüz iş yapacak değilim lütfen yorumlarım çarpıtılmasın. (Sizi de kırdıysam özür dilerim ama mevzu nerelere geldi offf banghead beeee)
Öncelikle tekrar söyleyeyim: Sorun böyle bir diyalogun hiç bir zaman yaşanmamış olması, size bunu defalardır söylüyorum, defalardır da, aynı yanlışta ısrarla inat ediyorsunuz. Kusto'nun Bucaille aynı çatının altında olduğu bile yok hiç bir zaman. Bir kaç kez daha söyleyeyim mi? Suların karışmadığı, 72 yılından bu zamana, 2000 yıldan beri bilinmekte, oşinografi ile uğraşan herkese de ders olarak okutulmaktadır. gidip kustonun bunu görüp şaşırdığını filan düşünmek, bahse konu ettiğini bile düşünmek, abesle iştigaldir ve gerçekten de böyledir. Ve burada konumuz, ayetler değil, getirip burada onları karıştıran da sizsiniz. Biz burada ayetlerle, hadislerle bir şeyler belirlemiyoruz. Yanlışınızı alıp, ayet gibi kutsal kaynaklara dayandırıp, o kutsal değerleri kirletiyorsunuz sadece. Bildiğiniz, malum dinci ayağına gidiyorsunuz. Bir yanlış, yamuk yapıp, kitabına uydurup, işin için allah kitap karıştırıp, dokunulmaz kılmak derdindesiniz. Böylece size itiraz edeni aynen böyle ama dine karşı çıkıyo, allahın emrine karşı geliyor falan diyerek susturacaksınız güya. Eğer konuyu dine dayandıracaksanız, buraya değil diyanet'e söyleyeceksiniz meseleyi. Bahsettiğin tür ve diğerleri için, http://en.wikipedia.org/wiki/Carassius_gibelio
bu nasıl bir balık böyle tam bir katil şahsi fikrim aman aman hehangi bir yere salınmasın. sıfırdan gölet yapılsın sadece oraya salınsın.
Bu balık Kıbrıs'ın güneyinde var 1971 de salınmış Kuzey'de mevcut mu bilgisi olan cevaplarsa sevinirim. Benim araştırmamda Kuzey'de göremedim ama Güney'de Geniş ağızlı levrek avı turizmi oluşmuş nerdeyse. Güney de bu balığın varlığından rahatsızlık duyulmuyor. Gördüğüm av videolarından avı zevkli bir balık, avlamak isteyen Kıbrıs'a gidebilir.
Ümit, bildiğim kadarıyla TC vatandaşlarının KKTC üzerinden GKRY kısmına geçmelerine izin verilmiyor. Gitmek isteyenlerin önce Yunanistan'a ve oradan GKRY geçmeleri gerekiyor. Şahsi düşüncem balık tutmak için GKRY gideceğime Balkanlarda biryerlere giderdim...
Ben güneye geçmekten bahsetmemiştim eğer 1971 de Güneye salınmışsa Kuzey'de de bulunur diye düşünüyorum. Bilen biri var mı diyesormuştum. Sen gidiyorsun sanırım oralara soruşturabilir misin?
Ümit KKTC tarafında benim bildiğim bir tatlısu avlağı yok. Zaten yılın 12 ayı akan bir çay-dere vs de yok. Yeraltı kaynaklarını beslemek için 3-5 "barajımsı" set var ve orda da balık olduğunu hiç tahmin etmiyorum zira yaz sezonunda su seviyesi inanılmaz düşüyor. Kısacası KKTC'ye sakın ha largemouth varmış diye gitmeyin
Herkes bir şeyler yazmış konu hakkında ama burada ne kadar konuşursak konuşalım bir yere varmıyor. Geniş ağızlı levrek sanırım(İsrail sazanın olduğu avlaklara) salınabilir. Tabii bu benim görüşüm...Muhakkak belirli şartlar altında aşılama yapılmalıdır ama bir düşünelim İsrail sazanı dediğimiz türde zaten bizim yerel türümüz değil ve bazı gölleri kurutmuş durumda. Bu türün olduğu yerde maalesef pullu ve aynalı sazanın barınması mümkün değil. Örnekler zaten ortada ..En azından belirli alanlara aşılama yapılarak o alanların tekrar olta balıkçılığı açısından verimli hale getirebiliriz.. Zannetmiyorum ki kimse İsrail sazanı tutmaktan hoşlansın..En azından sportif olarak ülkemiz olta balıkçılığına bir şeyler katabilecek bir tür. Tüm bunların yanında ülkemizin doğru düzgün korunan avlaklara ihtiyacı var, zihniyet değişmesi lazım. Bunun yapılması gerekenler bizim üstümüze düşenler kısaca, 1. Sigara izmaritlerini çevreye atmamak. 2. Balıkçılık yaptığımız alanı temiz bırakmak ve de çöp atıkları var ise en azından belirli bir alanı temizlemek ve de en yakın çöp kovasına atmak..(Yediğimiz yiyecek atıkları da dahil buna, toprak de kaybolur düşüncesiyle hareket etmemek) Çok değil en azından çevreye sigara, misina parçaları ,yiyecek atıkları ve benzeri şeyleri bırakmaz isek bunlar bile o avlak için bir başlangıç sayılır... Bir çoğunuz şahit olmuştur.Avlağa bir gidiyorsun yerlerde bira kutuları , domates - salatalık kabukları vb.. bir sürü atık... Yabancıların tuttukları balıklara bakıyoruz ama bir de o göllerin çevrelerine bakmak lazım.. En azından biz üstümüze düşen görevleri yerine getirelim.
