papalini hamsi diye satıyorlar da istavriti hamsi diye satıldığını görmek nasip olmadı,bende uskumrunun boyu dolayısıyla kolyozdan yarı fiyata( kolyozlar iri,uskumru yazmışlar etikette) kolyoz etiketiyle satıldığını görmüştüm bi tezgahta.
İstavridin hamsi diye, çupranın mezgit diye satıldığını gördüm ben bu ülkede. Abartmıyorum, ilki Sivas'ta, Marmara Hamsisi namıyla, ikincisi Kütahya'da olmuştu. Kolyoz ile uskumruyu ayırmak her balık satıcının harcı olmayabilir. Hatta balık tutucular bile bilmeyebiliyor. Geçen teknede uskumruları denk getirdik, eleman kolyoz bulduk yaşasın... Yahu bunlar uskumru, ne kolyozu, bak şu, bu derken sürüyü kaybettik.
bende dün carfurda gördüm hamsinin içinde bir sürü istavrit vardı karışık yapmışlar yalnız birşey dikkatimi çekti hamsilerin gözleri hep kırmızıydı kanlanmış gibi
Konuyu iyice dağıttık galiba.Fakat TORİK adlı tür hakkında bilgiler sunan arkadaşımız,klavyem kötü dedi kayboldu gitti.Oysa çarpıcı bilgilere sahipti , bu şudur,o na öyle demezler,buna şu derler nokta.kaynak?
Bu kitap bende mevcut almak isterseniz aras yayınlarını bulun internetten Beyoğlunda yerleri kargoyla yollarlar.fiyatıda 35-40 lira civarıydı.
Can merhaba, Elinizdeki kitap Deveciyan'ın (1915 tarihli?) kitabı mı? Ve bakman mümkün müdür, acaba torik için ne demiş?
kalekin deveciyanın kitabı bende mevcut arkadaşlar ama piyasada bulunacağını da pek zanntmiyorum çünkü eski bir eser.44 baskısı olması lazım.bu arada kaybolup gitmek değil,sabah 6 da dükkan açıyorum arkadaşlar malum çalışma saatlerimiz...........
Balık avcılığı ve yemekleri adlı kitabın,Karakin deveciyanın kitabından sonra yazılan ilk kitap olduğunu iddia etmişim.Geçenlerde,kitaplarımı karıştırırken,Levent Alevin 1966 da inkilap ve aka kitabevleri koll.şti tarafından bastırılmış AMATÖR BALIKÇILIK adlı eserinin bende çok eskiden beri mevcut olduğunu gördüm. Bu durumda daha önceki bir tarihte yazılmış kitapların olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalınca,daha önce emek verip kitap yazan üstadlarımızdan özür dilerim.
Levent Alevin kitabında (1966) 2-8 tanesi 1 kg gelen balıklara lüfer denmiş.Bu ölçüleri boya göre düzenlersek 8 tanesi 1 kg gelen balıklar(125 gr) 21 cm civarı olurlar. Buradaki kastım,21 cm lik balığın lüfer olarak adlandırılmasını savunmak değil.Bende 30 cm nin altına lüfer demiyorum,ancak bu 21 cm e aslında eskiden beri lüfer dendiği gerçeğini gözardı etmeme yol açmamalı diye düşünüyorum.
Fatih abi, lüfer tabağı denen bir tabak vardır. Lüfer işte o tabak boyunda olur ki, 30 cm civarına denk gelir. Ama lüferler bazen yağsız, zayıf olurlar. Hele ki ege civarında bu çok denk gelir. Bu boyda olanların 8 tanesi bir kilo ancak çeker olur. Hep denir ya, boğazın balığı güzel olur. Zira boğaza gelen balık, semirmiş, iyice kilo toplamış balık olacaktır. Boğaz standartlarında, 3-4 tanesi bir kg gelen balıktır lüfer.
sevgili serdar,dediğim gibi 30 cm den aşşağı balığa bende lüfer demiyorum.Eskiden internetmi vardı,bir çok bilgiye kitaplar vasıtasıyla erişirdik zamanında(hala benim için geçerli olanda budur,nette çok bilgi kirliliği mevcut) elimdeki tüm kitaplardaki sınıflandırma da,21-25-30 cm arası lüfer olarak tanımlanıyor. Daha önceleri dikkatimi çekmemiş aslında bu konu.ben ezelden beri 30 cm üstü balıklara lüfer demişim.25 cm lik balığa çinekop. Günümüzde konu hassas hale gelince,eski kitapları karıştırınca,bu tanımlamalar dikkatimi çekti.Biz büyüklerine saygılı olmanın önemle öğretildiği kuşaktanız.Onların yanıldıklarını iddia etmek,inandığımız değerlere saygısızlıkla eşdeğer geliyor.
Fatih abi biz de büyüklerimize saygılıyız elbette, Deveciyan'ın, Ali Pasiner'in ve Sıtkı Üner'in kitapları başucu kitaplarımızdır. Ancak bu tablolarda bir hata olduğu açık. 17-20 cm. balığa sarıkanat, 21 cm. balığa lüfer denilen bir devir olduğunu hiç zannetmiyorum. Bu balıklar henüz bebek boyunda ve eskiden balığın balık olduğu zamanda kimsenin bu boy balıklara lüfer demiş olabileceğini düşünemiyorum. Üstelik bu kaynaklarda bir hata olduğu kesin çünkü verilen boylarla ağırlıklar son derece uyumsuz. 17-20 cm'lik sarıkanat'ın 10 tanesi bir kilo geleceği söyleniyor ki böyle bir şey mümkün değil, bu boydaki balıkların 20 tanesi 1 kilo ancak gelir. Diğer boylarda tutarsızlıklar çok daha fazlaydı, şu an tam aklımda değil. Eve gidince bakarım. Benim tahminim şu: Türkiye'de bu işin öncüsü kabul edilen Karekin Deveciyan meşhur eserini 1915 yılında Osmanlı devrinde yazdı. Bilindiği gibi bu dönemde henüz eski ölçü birimleri kullanılıyordu ve kitap Osmanlıca yazılmıştı. Bu kitap hiç bir zaman Türkçe'ye çevrilmedi, çok sonraları güncellenerek Fransızca'ya çevrildi. Yakın geçmişte de Fransızca'dan Türkçe'ye çevrildi. Elimizdeki çeviri ile orijinal kitap arasında büyük farklar var. Bence bu kadar çeviri ve ölçü birimlerinin değişimi sırasında ölçüler yanlış olarak aktarıldı. Zaten sadece lüfer bahsinde değil kitapta çoğu balık için bu durum geçerli. Örneğin'in 50 cm'e kadar rahatlıkla büyüyen bir balık için 30 cm'i geçmez şeklinde ifadeler sıklıkla mevcut. Bence devamındaki yazarlar da bu kitabı referans aldıkları için özellikle lüfer tablosu yanlış olarak onların kitaplarına da yansıdı. Bugünlerde sitemiz üyelerinden Sefa T. arkadaşımız Balık Dergisi isimli bir dergide Deveciyan'ın orijinal eserinden önemli bölümleri Osmanlıca aslından çevirip makale şeklinde yayınlıyor. Bunun ilk bölümü lüfer balığıyla ilgili yayınlandı. Bu çeviriyi elde edip okumak belki bazı sorulara yanıt sağlayabilir.
Ahkam kesecek kadar bilgiye sahip değilim ama referans verdiğiniz makaleyi henüz okuduğumdan Balık Dergisi'nde, konuya şöyle bir katkı sağlayabilirim; makale söylüyor: "25 adetten 40 adedi bir kilo sikletinde bulunan lüfer yavrularına 'defne yaprağı' denilir. 16 adetten 20 adedi bir kilo sikletinde bulunanlara 'çinekob' namı verilir. 10 adetten 14 adedi bir kilo sikletinde bulunanlar 'sarı kanad' tabir olunur. 2 adetten 8 adedi bir kilo sikletinde bulunanlar 'lüfer' tesmiye edilir. Danesi bir atik-i kıyye(eski okka, bir okka = 1282 gram) ve daha fazla siklete haiz olanlara 'kofana' denir. Ağustosta sayd olunanlara beyne'ssayadin (avcılar arasında) 'koruk lüferi' ve danesi bir kilo sikletinde olanlara da 'sırtıkara' namı verilir ise de bu tabirat balıkhanede gayrı müstemildir (kabul görmez)."
İsim yada tabirlere takılmak bence gereksiz.Öyle yada böyle bir rakam var ya da olacak. Bence bizlerin yapması gereken( her ne kdara tebliğlerde farklılıklar ya da revizeler olabilsede) üreme boyunu geçmeyen balığı avlamamak.Çinekop için üreme boyu 20 cm olarak açıklanmıştı ve bu şekilde bir sınır konmuştu.Ki bence sınır bunun bile üstünde olmalı-23 cm gibi. Farklı durumlarda bazı balıkların avlanması tamamen yasaklanmış oladabilir.Lüfer için böyle bir durum yok ve görünen o ki olmayacak.Yürürlüğe giren ama uygulamada tam olmasada fayda gözüken tebliğlerle her sene daha iyi olacak durumdayız. Sonuç olarak ismi boyu kilosu vs ne olursa olsun.Benim en çok merak ettiğim lüferin üreme kabiliyetine eriştiği boyu.20 cm olarak açıklanmıştı.Bende sadece buna uyuyorum amatör bir balıkçı olarak.Çinekopun üreme kabiliyetine sahip olmayan bir balık olduğunu da yanına eklersek.21 cm ve üzeri balıklar lüferdir gibi bir tebliğ çıkmış oluyor karşımıza.Ama tekrar ekleyeyim.Tuttuğum balığın,kendi ailesinin hangi bireyi olduğu hiçte umrumda değil.Sadece o balığın yetişkinliğe erişip erişmediğine bakar alıkoyarım.Eğer alıkoyduğum balık çinekop familyasındansa benim için lüferdir. Bu arada geçtiğimiz kış, Kartal'da çok eski balıkçılardan Sefer ve Necmettin Kaptan ile balığa çıktım.Hergün uzunolta ile 70-80 civarı balık alıyorlar.Hergün evime 5-6 tane 40cm üzeri balık götürüyordum.Onlar çoğuna lüfer,benim aldıklarıma kaba lüfer diyorlardı misal.
İşte görüldüğü üzere, Deveciyan'ın orijinal eserinde bizim elimizde bulunan kaynaklarda olduğu gibi uzunluk değil ağırlık üzerinden sınıflandırma yapılmış. Balığın ağırlığı mevsimine göre değiştiği için özellikle böyle yapılmış olabilir. Neticede bu ağırlıklardan uzunluk tahmini yapacak olursak yaklaşık -17 cm. defne yaprağı 17-20 cm. çinekop 21-24 cm. sarıkanat 25-33 cm. lüfer 34-44 cm. kabalüfer 45+ cm. kofana ismi verilmiş olduğu görülüyor.