Benim balık hikayem Neyzen Tevfik'in alkolle olan hikayesi gibi. Neyzen alkole çok düşkünmüş. ancak sürekli içip sarhoş gezmez,ama içkiye ağzını bir sürerse nerede,kim olduğunu unutana kadar içermiş. İşte bende böyle balığa bir dadandığım zaman hafta içi ölesiye çalışıp çok yorulmama rağmen cumartesi günleri sabah 05'te kalkıp balığa giderim sürekli olarak.ta'ki geçici bir soğuma gelene kadar. İşte geçen sene böyle aralıksız 5-6 ay neyzenliğim tutup her hafta balığa gittiğimde tanışmıştım korsanla. Üsküdar sahilinin bu asil kedisiyle. Korsan adını bir gözünün kör olması kadar,yiyeceğini kimseye minnet etmeden direkt oltada sallanan balığa saldırmasıyla almıştı. Baktığınız zaman genlerinde belki 1000 kedinin karışık olduğu basit bir sokak kedisi idi. Ama daha ilk tanıştığımız gün hissetmiştim ondaki gurur ve asaleti. Sahilin diğer kedisi olan duman cins ve bakımlı bir kediydi.kuyruğunu havaya diker salına salına gezer ve balıkçıların attığı balıkları ukala bir tavırla önce uzun uzun koklar,sonra açsa ucundan biraz yer ve bırakırdı.onu tanıyan balıkçılar balığın filetosunu çıkarırsa gelir hepsini yer ve yine aynı tavırlarla uzaklaşırdı. Ama korsan bir köşeye siner ,balıkçının oltasını çekmesini bekler,ve ya çaparinin ucunda çırpınan yada kovadan sıçramış balığı kaptığı gibi kaçardı. Tabii arkasından küfür eden veya ona vurmaya çalışan birileri olduğu halde. Yine oltamı çektiğim bir gün ben en uçtaki balığı iğneden çıkarmaya çalışırken misinanın gerilmesiyle irkildim arkama baktığımda korsanın kurşun tarafındaki balığı kapmış kaçırmaya uğraşırken verdiği mücadeleyi gördüm. Ayağa kalkmamla korsanın geriye sıçraması bir oldu. 1-2 metre geriden beni izliyordu iğneden çıkardığım balığı ona uzattım. Ağır ağır yanıma geldi korkarak yere koyduğum balığı aldı ve kaçtı. Bu gün içerisinde 4-5 kere tekrar etti.ve gün bitti. Ertesi hafta sabah erken balığa gittiğimde korsan ortalarda yoktu. Biz balığa başlayıp epey bir balık tuttuktan sonra yanımdaki balıkçı ;geldi yine...........dikkat et kapar balığını diye bankın önünde bizi gözetleyen korsanı gösterdi. Çaparisini çekti dolu olan çapari daha dubalara yaslanmadan korsan uçup iğneden sıyrılan bir balığı kapmıştı bile. Tabii yine küfür kıyamet gırla.... Bir süre sonra ben çektim çaparimi dolu olarak.dubaya yasladım yanımdaki geldi dikkat et diyerek hemen arkamda duran korsanı işaret etti. Ben kenara çekildim balıklar iğnelerde sallanırken benim bu asil hayvana olan aşkım başlamıştı bile. Hemen önünde olan balıklara saldırmıyordu. Alıp kaçırmaya uğraşmıyordu. Baktım ,baktım. O'da gözünü dikmiş bana bakıyordu iğneden çıkardığım bir balığı önüne koydum geldi yavaşça aldı ağır ağır koşmadan kaçmadan bankın altına götürüp yedi. O'na aç olduğunu bilip yemek veren balıkçıyı tanımıştı.vurmadan küfür etmeden karnını doyuran bu adamın balığını çalmazdı. İdame ettirmeye çalıştığı bu vahşi dünyadaki hayatında ona bir lokma verilirse kimseye bir zararı dokunmazdı. Öyle ya yaratıcı o'nu bir eko sistem içerisinde bir aktör olarak yaratmış ancak herşeyini elinden alan insanoğlu onu muhtaç bir dilenci yaptığı yetmezmiş gibi birde her lokmada aşağlılıyordu. Ama bu bile korsanın asil ruhunu değiştiremedi........ ........... ............ ............ Epey ara verdikten sonra bir sabah gittiğimde yine balığa. Korsan bankın altındaydı. Alaca karanlıkta çağırmalarıma sevmelerime hiç karşılık vermedi. Hava sökülüp ilk balığı çektiğimde çağırdım ağır ağır kalktı.. Sallanarak geldi oturup yüzüme baktı. AMAN allahım. Çenesi yana dönmüş,ağzından akan pıhtılaşmış kan ve sahra karışımı yere değiyordu. Korktum.. Onu sevmeye korktum. Ona bakmaya korktum. Başına geleni öğrenmeye korktum. Takımcı anlattı gelmediğim hafta birisinin balığını çılmaya kalkmış. İğne ağzına batmış. kurtulmaya çalışırken asılmış iğneye oltanın sahibi olan hayvan. Yetmemiş olanca gücüyle birde tekme savurmuş. Korsan... Korsan... Dönüp ardıma baktığımda yoktu. Aradım bulamadım. Eve gittim içtim ağladım. Ertesi hafta koşarak gittim balığa ve korsana yoktu. Takımcı birilerinin onu veterinere tedaviye götürdüğün söyledi. Daha sonraki haftalarda gittiğimde yine yoktu. ve ben one sormaya korktum. Ben şunu biliyorum ben kozmos'ta bir zaman içinde korsanla tekrar karşılaşacağım .. Ya ona bunu yapan..?
yüreğinize sağlık, anlatım çok güzel. bir kitabın içinden bir parçamı okuduk, yoksa sizmi yazdınız? eğer siz yazdıysanız tebrik ediyorum. gerçekten düşündürücü.. maltepe sahilde kayalıkların üstünde oturup olta atanları seyrederken, bende şahit olmuştum bu korsanlardan birine, 5 metre geriden, olta atan bir amcayı seyrediyordu, adam çaparisini sudan çektiği gibi sanki üç adım uzun atlama yapıp havada uçup en alttaki balığa patisini vurduğu gibi yere düşürdü, kaptığı gibi kayaların arasına girip yuttu balığı. çok güzel bir görüntüydü.
Korsanın hikayesini okudum, yalnız okumadım, sessiz isyanınıza şahit oldum. Bir kediden nefret edebilecek sesi soluğu olmayan bir canlıdan sırf daha güçlü diye ona acı çektirmeyi kendine hak görecek zayıflığı göstermek. Ne kadar insanca. Kendimizi diğer canlılardan ayırdığımız üstün gördüğümüz ve öyle yaratıldığımız için insan sıfatıyla dolaştığımız, gittikçe vicdansızlaşan yüreğimiz. Fark edemediğimiz ise yok ettiğimiz yanımız, aslında bizim parçamız. Hesap soracaklar bizden, seslerini duyuracaklar hemde bu dünyada ama birileri yine fark etmeyecek, fark edemeyecek. Ben bilirimki kediler insanları hisseder ve anlarlar sıkıntılıysanız kucağınıza gelmezler, sırnaşmazlar anlarlar. Herşey yolundaysay ve aynı evdeyseniz o kediyi sahiplenip sevginizi yemeğinizi paylaşmışsanız oda sizle paylaşır mutluluğunu. Eski evimin balkonu karşı binanın çatısına bakar ve her balıktan geldiğimde mutfaktan balkona çıkar 5 metre ilerdeki çatıdaki martılara balık atardım. Eğer martı açsa ve beni mutfakta görürse başlardı balık isterim diye bağırmaya, balıklarını yiyip doyduktan sonra giderdi. Birde uzun süre balık atmazsam ve sesli çağrılarına yanıt vermezsem ona doğru baktığımda yaptığı bir hareket vardı başını çatıdaki kiremitlere dayayıp işte bura at balık der gibi sağa sola sallardı. Hayatımda hayvanlarla ve tüm canlılarla, bitkilerle, balıklarla hepsiyle iyi anlaştım çünkü hepsinden öğrenillecek, hepsinde hayran olunabilecek özellikler var. Hepsi bir bütünün parçası. Kendimize duyduğumuz saygıyı yitirmeyeceğimiz, iyiyi, güzeli var edebileceğimiz yarınlara sevgiyle...
Kalbinden geçenleri ekrana aktarmışsın inci taneleri gibi.aklına yüreğine saglık.. sorun tek değil ,, çok ..vede çok yönlü çok taraflı .. o canlıyı o hala getirenler tarafları birden fazla..
Çok etkileyici ve güzel bir yazı olmuş.Hep derim dünyanın en vahşi hayvanı insandır diye işte buda örneklerinden yalnızca biri.
Gözünü balık tutma hırsı bürümüş, tek bir istavrit için insanlarla bile kavga eden torbacı insanlar gördüm.(Pardon insan mı dedim)Aklıma Yunus Emre'nin o güzel sözü geldi. Ete kemiğe büründük, insan diye göründük!!!!
kediler ve köpekler, benim en kral doslarım, hayvanlara işkence çektirenlere öfkem ölünceye kadar devam edecek
Böyle yaratıklar var, malesef.. Bugün balık avlarken yandaki adamlar da silahla ateş ediyorlardı, attıkları yerde de köpekleri görünce birden fırladım adamlara doğru. Zaten dibimizde silah atmalarına sinir oldum bir de köpeklere doğru atınca iyice sinirlendim adamlara doğru gidiyordum ama meğerse bir şişe koymuşlar ona ateş ediyorlarmış. Böyle olunca bir şey diyemedim, bir süre sonra da ateşi kestiler.
Kardeşim eline yüreğine sağlık , yine bir çuval dolusu düşünce hengamesine soktun beni,hikaye gibi yazıp anlattığın bu olay hemen hemen her sahilde balık tutulurken üç aşşağı beş yukarı yaşanan bir vehamet. Tüm yaşamlarını bizlere bağımlı hale getirdiğimiz kedi ve köpeklere maalesef gerekli duyarlılığı , onlara olan ilgiyi yeterince gösteremiyoruz. şehrin her yeri betonlaşmış iken boş kalan bir kaç bölgede kendilerine yaşam ortamı kurmaya çalışan bu canlılara gereken sevgi ve merhameti göstermeliyiz, sıcak yaz günlerinde bir kaba su koyup bırakmak bile ne kadar değerli ve onurlu bir davranış. Paylaşımın için tekrardan teşekkürler kardeşim, yazılarına bir daha bu denli ara verme. En içten sevgi ve saygılarımla.