Değerli balık avı dostları.. ben denize aşık bir insanım belki balık burcu olmamdan kaynaklanıyor.ne zaman bi fırsat bulsam soluğu deniz kenarında alıyorum.tabiki oltalarımda yanımda.. akşama kadar hiç balık tutmadan otursam bile denizden ayrılasım gelmiyor.o dalgaların ve martıların sesi benim ruhumu dinlendiriyor.bazen iri levrek-çupralarda almıyorum değil hani,deniz sevdamın karşılığını azda olsa veriyor.önemli olan balık tutmak değil ama o zevki yaşamak insana huzur veriyor oltanın ucunun bir anda zikzak yapmaya başlaması ve o zilin şıngırtısı sanki iki eski dostun kavuşması kadar heyecanlı.. ama benim tecrübelerim durgun dalgasız ve dip-akıntılı ve yağmur öncesi sıkıntılı havalarda balık tutma şansınız istisnalar dışında 0'a yakındır. ve çok dalgalı havalarda da aynı ancak bir fark var çok dalgalı havalarda dalganın kırıldığı yerlerden iri levrekte aldım. ama en ideal dalga boyu 4-6 gibi geldi bana SİZİN TECRÜBELERİNİZDE VARDIR MUTLAKA PAYLAŞIRSANIZ SEVİNİRİM.. KÜÇÜK BALIKLARI GERİ SALMAYANIN TUTTUĞU BALIK KEPÇESİNE GİRMEDEN DÜŞSÜN!!!
Bu kıyısına göre değişir. Levrek için, dalgalı, kabarmış bir hava genelde daha iyi av demektir, kıyıda iseniz. Bu hususta, genel olarak şunu söylemek mümkündür. Hava değişimleri, basınç, akıntı vs. değişimi anlamına gelir. Bu hususlarda balıkların davranışını değiştirir. Ama balık olmaz, yakalanmaz diye bir şey gene söz konusu değildir. Fakat, balık her zaman yakaladığınız yemle, teknikle yakalanmaz olur. Daha farklı şeyler gerekir. Dahası pek çok zaman, balığın mekanı değişir ki bu durumda her zaman attığınız yerde balık olmayacak demektir. Balıkların iki türü vardır: Oşinodrom (oceanodrome) ve sabit.. Sabit balıklar, belli bir bölgede uzun süre oyalanır. Gece gündüz vs. aynı yerdedirler. Taş balığı denenler bu sınıfa girerler. Oşinodromlar ise, büyük sürü balıklarıdır (genellikle) su kütleleri ile beraber hareket ederler. Genelde su kütlelerindeki yemleri takip ederler. Lüfer, uskumru gibi balıklar iyi bir örnektir. Sabit balıkların ki çipura bunlardandır, sabit olmaları bölge olarak değerlendirilmelidir. Taş veya nokta olarak değil.. Balıkların takvimi, saati, haritası ve pusulası yok. Derinde görüş ise, 5-6m ancak olur. O yüzden balığın olduğu yerden ayrılıp, geri gelmesi mümkün değildir, bilinçli olarak. Balıklar bilhassa kokuyu veya besinleri takip ederek bir noktadan diğerine gider ve gelirler. Yani sabah olmuş, şu taşa gidelim, akşam olmuş buraya gidelim vs. gibi bir şeyleri yok. Elbette, fırtına var, buraya gidelim, şuraya gidelim vs. de demezler. Sadece yem değil, bir sürü etmene bağlı olarak bir yerden diğerine gidebilirler. Fakat bu, her zaman belli bir disipline bağlıdır. Örneğin, çipura gibi kıyı balıkları için, gelgitler önemli bir kriterdir. Gelgit dalgası ile birlikte kumdaki yengeçler vs. açığa çıkar, bu yüzden de onu takip edebilirler. Bu balığın başladığı ve kestiği saatlere bakarak kolayca çıkarılabilir. Fakat, oşinodrom balıklar için bunu kestirmek daha güçtür.. Sonuçta, balığı yakaladığınız zaman, o balığın o anda hangi etmenlerden dolayı orada olduğunu ve yeminizi tercih ettiğini sorgular, cevap bulabilirseniz, tutamadığınızda da gene aynı sorgulamayı yapar, somut cevapları ortaya koyarsanız, balığın o havada nerede olacağını, nasıl tutulacağını kolayca tespit edebilirsiniz.. Bunu yapabildiğinizde, hava nasıl olursa olsun, balık tutabilme şansınız olacaktır. Yoksa, "Nasip değilmiş, kısmet değilmiş" vs. diyerek, balığın tutulmayışını şansa havale ederseniz, yakaldığınzda da "bereketini gördük, şanslıydık, nasibimizmiş" vs. diyerek bir ilahi ödül gibi görürseniz, işiniz hep şansa kalacaktır.. Bu noktadan, öyle havada balığın olmadığının farkında olunması bir başlangıçtır. İyi bir başlangıç.. Şimdi yapmanız gereken, öbür türlü havada balığın neden olduğunu bulmak ve o koşulları iyi havada neresi sağlıyor olabilir, bunu araştırmak olmalıdır..
Üstadım. Sizi tebrik ediyor ve söylediklerinizin her kelimesine katılıyorum. Sami Bey İmza ayarlarınıza girip bulunduğunuz ili ve bölgenizi bizebelirtirseniz daha kolay yardımcı olunabilir. Çünkü dalga boyundan ziyade dalga yönü daha önemlidir. Poyraz kıyı Egede çok etkili rüzgar değilken Marmara veya Karadenizde etkili bir hal alabilir.
Avlanilan bolge iyi taninmali. Ben her sene avlaklarimda dalis yaparim, oyle zipkinla falan da degil, sadece mutevazi bir deniz gozlugu ile o kadar, kesif icin. Tum bunlara dayanarak, tas baliklarinin bulunduklari yerleri degistirmedigini goruyorum. .......ve o bolgede bir tas baligi varsa, benzer ailelerden bir cok balikta neredeyse o bolgede toplaniyor, genellikle o bolgeden de ayrilmiyorlar, ancak suya bir yem attiginizda kokuyu takip edip o bolgeye yogunlasiyorlar. En basit ornegi bunu suda islatilmis ceyrek ekmek hamuru ile deneyebilirsiniz. Top haline getirin, baliklarin o bolgede toplanmadigi 10 metre kadar oteye hamuru birakin, yaklasik 40 saniye gecmeden yavas yavas hepsi o bolgede hamurun basinda toplaniyorlar. Suyun icinde top hamuru yerlerken, hamurun hareket etmeside baliklari daha bir cezbediyor ve daha fazla suru o bolgeye gelmeye basliyor. Bu yuzden tahminimce yemin hareketliligine bagli olarak, suyun hareketliginin avda onem teskil ettigini dusunuyorum. Levrege gelince, gezgin bir balik.. bulundugu bir nokta yok, besin kaynagini bulabilecegi bir bolge varsa, gamitler cogunluktaysa mutlaka o bolgeye belirli saatlerde ugruyor. Dikkat ettigim ise avlaga belirli bir bolgeden yaklasmiyor, her zaman gelis yolu farkli.. buda gezgin bir balik oldugunu ispatliyor zaten.. Carsaf gibi suda da avladiklarim oldu, firtina kopan, ruzgardan kiyiya yaklasilmayan hallerde, denizin camur renginde oldugu donemlerdede avladiklarim oldu. Bunlarin arasinda en basarisiz olani ise carsaf gibi suda levrek avlamak oldu. Akintinin bu konuda buyuk rolu oldugunu dusunuyorum. Su carsaf gibide olsa levrek bolgeye ziyarete geliyor, ancak oltaya vurmuyor, bunuda tamamen yemin hareketsizliginden, takimin durgun suda daha bir farkedilebilirliginden oldugunu dusunuyorum. Sonucta dalgali denizde, levregin tuzagi farketmesi zorlasiyor, ayrica su hareketli oldugundan kullandiginiz yem ister cansiz olsun, sanki canliymis gibi bir izlenim yaratiyor su altinda. Bunun levrek avinda %100 etkisi oldugunu dusunuyorum.
Buna ilaveten, dalgalı denizde levrek sizi görmez, pek fazla duyamaz. Özellikle duymak konusunda.. Ama siz bırakma yapıyorsunuz, başında değilsiniz ki, neyi duysun? Olay şu.. Yem ile sizin aranızda misina var. Bu misina az veya çok gergin durumda. Bu durumda, havadaki kuş sesi, insan sesi, motor sesi vs. ne varsa toplar, suyun içinde iletir, yeme kadar götürür. Bu durumda levreğin ürkek davranmasına yol açar. İşin aslı, ürkeklik değil, konsantrasyon sorunu olacaktır gerçi.. Dalgalı havada, denizin kendi sesi o dışarıdan gelen garip sesleri bastırır, levrek daha az ürker..
Ben her levrek gezgin olduğunu düşünmüyorum. En azından kısmen değildir. Bazı levrekler belirli bölgelerde avlanırlar. Bu levrekler daha şişman koyu renkte hatta siyaha yakın renkte oluyorlar. Avlanma alışkanlıkları yaz kış değişse de hemen her gün aynı saatte aynı yerde olabiliyorlar. Sabahları denizi seyrederken kıyıda hemen aynı saatte bir levreğin büyük bir şapırtıyla kefalleri aynı noktada sıkıştırdığını gözlemlemişimdir. Bu gözlemleri yaptığım yerin derinliği yarım metre civarıdır. Gezgin levrekler ince uzun ve çok daha beyaz renktedir. Cok daha farklı bir hayat tarzı sürüyor. Genelde büyüklüklerine göre ikili beşli onlu sürüler halinde geziniyorlar. Sardalya gümüş kefal sürüleri neredeyse o civarda bu levrekleri bulmak mümkündür. Bu iki balık için balık havası aynı değildir. Gezgin levrekler üreme dönemlerinde belirli koylarda toplanırlar. Bu dönemde hava su farketmez. Deli gibi av verir. Bunun dışında ise sürüyü bulmak lüfer akya vs sürüsü bulmakla eşdeğerdir. Balık havası biraz da kovaladığı sürülere göredir. Kendi adıma bu tür levrekleri genelde sakin sıfır rüzdarda sahte yemle daha çok avlamışımdır. Ancak yemli takımla sakin havada avlamak oldukça zordur. Yerli levrekler ise bırakma oltalarına daha iyi av verebiliyorlar. dediğim gibi her gün av verdiği yere belirli bir süre önceden yapılan gamit kefal randmanlıdır. Bunun için bölgeyi en az bir gün önceden etüd etmek fayladıdır. Serdar Beyin de söylediği gibi levrekler hava değişimine aşırı tepki veriyor. Hava değişiminin ilk anında yapılan levrek avları çok bereketlidir. Ancak birbölgede 4-5 gün aynı hava rüzgar hiç değişmiyorsa av verimi de oldukça düşer. bundan sonraki ilk hava değişiminde avverimi yine artar. Bunların dışında dikkat edilecek püfnoktaları dalgalı havada dip oltasıyla sakin havada sahteyle başarılı olunacağıdır. Çünkü dalga arttıkça suyun üstünde tam bir çamaşır makinesi gibi karışıklık olmaktadır. Bu durumda levrek dalganın altına iner. Böylece dip yemi randman verir. Yoksa dalgalı havada dipten sıyırtma yapılabilirse elbette bu da iş yapacaktır. Ama dipten sıyırtma zor bir iştir. Bir de yağmurlu havalarda her zaman bırakma yapmak başarılı sonuçlar verir. Avcı puslu havayı sever
Katiliyorum, buda dogru bir tespit.. bununla birlikte bir etken daha ilave etmis olduk. Yani ses.. ..........aslinda birde gorme konusu var, bir cok avci takimin yaninda beklemeyi sever, farkinda olmadan belki sudaki levregi yada ne bileyim hedef baligi, uzerimizdeki cirtlak renkli tshirt ve benzeri kiyafetlerle korkutuyoruzdur? mesela kirmizi bir tshirt ile haki yasili bir tshirt'un arasinda gorunmezlik acisindan fark vardir ama suda bu durum nasildir? yani balik su disinda kac metre mesafeye kadar bir avciyi farkedebilir ve yeminin aslinda tuzak oldugunu anlamasi buna bagli oldugu kabul edilebilir mi? Mesela bir karagoz, sarpa, isparoz vs. size 1 metre mesafede attiginiz ekmeklere siz sanki orada degilmissiniz gibi istahla saldirirlar.. uzerinizdeki kiyafette onemli degildir onlar icin, onlar beslenmesine bakar... Ama levrek? Sakin havalarda, mutelif sahtelerle bir cok zaman takip almama ragmen, basarili oldugum oran denizde %80 ise, sakin hava %20 ve belkide daha dusuktur. Balik sahteyi farkediyor, pesinden kosturuyor hatta kiyiya bir karis su kadarina kadar takip ediyor ama saldirmadan, diger bir deyisle sahteye dokunmadan aynen geri donuyor. Bazen boyle durumlarda diyorum ki acaba balik benle dalgami geciyor, sahteye kuyruk atan bir levrek gordunuz mu? evet, takip ediyor ve sahteye kuyruk atiyor, saldirmiyor.. ve ne hikmetse tum bu garip durumlar sakin havada oluyor.
Bu konu daha önce bir çok kez forumda tartışıldı. Evet levrek gelir sahteyi kovalar ama içine sinmezse dalmaz. Burada kullanılan sahtenin cinsi rengi markası şekli slikon ve kaşık oluşu çok önemli bir faktör. Hele hele kıyıdan ve bot tekneden yapılan sıyırtmalar tamamen farklıdır. Sahteyi kıyıdan atıyorsanız sakin havada balığın bırakıp gitmesinin nedeni nasıl siz onu görüyorsanız onun da sizi çok çok daha rahat görebilmesi olabilir. Bu nedenle atışı yaptıktan sonra özellikle sakin havada bir iki adım geri gelerek dibe çömelmek en iyi çözüm. Yine de takip oluyor alınmıyorsa hemen sahteyi değiştirip farklı marka ve renk denenmelidir diye düşünüyorum. Bir kaç kişi avdaysak her birimiz sahtenin farklı renklerini dener, vuruşa göre tercihimizi belirleriz. Bottan tekneden yapılan sırtıda ise genelde 2li üçlü sahte atar bu sahtelerin renklerini denerim. Simli griler hergün her saatte iş yaparken bazı günler mavi bazı günler kırmızı bazı günler siyah tek iş yapar. Bir gün maviyle çok iyi balık alırken aynı saatte aynı hava şartlarında ertesi gün kırmızı tek iş yapabiliyor. Ancak teknedeyken de kıyıdaykende levreği kıskandırmak için yapılan bilek hareketleri herşeyi belirliyor. Kullandığınız sahteler nelerdir?
Sahtenin aksiyonu pek verimli değil. Bunu çıkarıyorum bu tariften.. Ama sebep başka bir şeyde olabilir. Kuvvetle, kokusu iyi olmayabilir. Biraz sardalya, hamsi vs. alsan, sahteye iyice sürtsen onları, yada hazır satılan esanslardan vs. kullansan bir şeyler değişebilir. Levreğin davranışını anlamak önemli. Levrek, çok ani süratlenebilen bir balıktır, ama bu çok fazla enerji sarfetmek demektir. Bu yüzden avını basitçe kovalar. Burada avın davranışı önemlidir. Genelde, levreği gören av, kıyıya doğru kaçar. Yada, kıyıya doğru kaçan bir av için levrek zaten sakindir. Zira, nasıl olsa kıyıya kadar aheste aheste takip edip, kıyıda müsait yere gelince, kaçamayacağı ve kolayca yutuvereceğini bilir. Bu yüzden, öyle düzgün düzgün çekilen sahteyi kovalar, kıyıya doğru gidiyorsa, peşinden kendini yormadan takip eder. Eğer iyi saklanmışsanız, çoğu zaman ayağınızın dibinde alır sahteyi. Bunu önlemek için, sahtenin aksiyonu kullanılır, kullanılmalıdır. İki yol vardır, ya yaralı balık gibi olacak, dengesiz gidecek ki levrek "bunun zaten kaçacak yanı yok, alalım ölmüşü" diyecek, yada öyle çılgın aksiyon yapıp sağa sola atacak ki kendini, levrek bunu takip etse nereye gideceğini bilemeyecek.. Bunları yapabilen çeşitli sahteler vardır. Mesele, Rapala'nın Husky Jerk'leri.. Ama atıp son sürat, yavaş vs. çekerseniz, randımanlı olmazlar. Çekiştirip durmanız, yemin şöyle suda askıda duraksaması gerekir. Ama kıyıdan kullanım güçtür, çünkü çekince dibe dalmak ister. Bırakınca askıda kalır. Bu yüzden dibe takılması an meselesidir. Alt iğneleri sökmek, aksiyonunu bozar. Kullanımı, yani hakkını vermek güçtür biraz.. Suyun içinde aksiyonsuz, düzgünce gelen sahteyi, levreğin karnı kuma değmeden alması pek az olur..
Evet. Mükemmel tespitler. Bu durumda balığı kıyıdan aldım diyince genelde dalga geçiyorlar o nedenle ben pek bu ifadeyi kullanmıyorum
Sevgili Alperen, bazen şöyle oluyor.. Atıyor, çekiyorsunuz, bir şey yok, gına geliyor, dikkatiniz dağılıyor.. Sağa sola ağzınızı açmaya başlıyorsunuz. Sonra, tam sahteyi çıkaracakken, hiç ummadığınız anda filan birden, bazne büyük bir gürültü ile filan hatta, kapıyor levrek sahteyi.. Hatta, tam sudan çıkarken, sahtenin birazı suyun dışında iken, öcü gibi fırlayıp kapıyor sahtenizi, insanın ödü kopuyor. Öyle ki, kamışı filan elimden attığım olmuştur.. O yüzden son ana kadar tedbirli, kamuflajlı, sessiz ve dikkatli olmakta fayda vardır.. Bu yüzden çok sahte kaptırmışımdır. İlerde iken vursa zaptedersiniz de, ayağınızın dibinde kapınca, bir telaş, bir hangame, o bir yana siz bir yana çekerken misina pıtttt.. Böyle durumlarda genelde, kuma çöküp ağlamak yada mızıldamak gibi bir huyum vardır, ama giden sahteye mi, emeğe mi, levreğe mi ağlıyorum, henüz bilmiyorum... böyle olmamaı için, levrek avında son bir kulaç için en fazla dikkati göstermek elzemdir. Yoksa sizde ağlayabilirsiniz giden yarin ardından..
Sanırım benzer duyguları fazlasıyla yaşamış bir insan olarak sizi çok iyi anlıyorum. Hele ya yine eli boş mu dönücez dediğiniz anda yakaladığınız balığın bir anda kaçması gülmeyle ağlama arası bir ifadeye neden olur bilirim. Avlandığım derinleşen kumsalda ben pek koparmasamda panikle kaçırdığım levrekler için refleks bir çözüm geliştirdim. Balık dediğiniz gibi kıyıda daldıysa aniden kamışı kaldırmak balığı tartmak balığın bir şekilde kaçmasına neden oluyor. Çünkü bildiğiniz gibi levrek çok sert vuruyor. Dediğim gibi balık kıyıda alsıysa ben refleks olarak kamışı sıkıca tutup serice geri geri ilerliyorum. Bu boşluk vermeye fırsat bırakmayan çok daha hızlı ve etkili bir yöntem oluyor. Bunu yapmaya başladığımdan beri kıyıya yakın aldığım balıklardan hiç ama hiçbirini kaçırmadım. Çünkü hiç boşluk vermiyorum. Alt dudaktan alsa ve yırtılsa bile balık yine de karaya düşüyor.
teşekkürler paylaşım için!! ben didim TAŞBURUN da genelde kıyıdan avlanıyorum. inanın dipte akıntı olduğu zaman denizin hertarafını yosunlar kaplıyor ve inanın takır takır balık çeken insanlar deniz o hale gelince hiç balık alamıyorlar.. ama anlattığınız şeyler tecrübe kokuyor demek balık olmadığı filan hikaye BİZDE İŞ YOK!!!