Baban Gelirse! (Çanakkale Zaferinden) BABAN GELİRSE Çanakkale zaferinin yıldönümünün yaklaştığı şu günlerde gerçek ve bir o kadar da göz yaşartıcı olan bir Çanakkale anısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Balıkesir'de Ali Şuuri İlkokulu karşısında eski ayakkabı tamircisi, kır pala bıyıklı Cevdet (Alkalp) dede vardı. Bir akşamüstü sohbetinde konu Çanakkale'ye gelince ağlayarak anlatmaya başladı: “ Rahmetli babam Hafız Ali Çanakkale'de kaldığında anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu. O günler çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntıları, Kuvay-ı milliye zamanı işgal yılları kurtuluş yokluk sıkıntı... Çocukluğumuz hep ekmek peşinde sıkıntıyla geçti. Ama anam benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta her nereye giderse yanıma gelir; — Oğlum ben pazara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha! —Ben teyzenlere gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha! —Ben komşulara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha! Derdi. Anam babamı her zaman bekledi durdu. Büyüdüm, dükkân açtım. Anam yine her bir yere gidişte dükkâna gelir, gideceği yeri söyler ve 'Baban gelirse beni hemen çağır ha!'diye eklerdi Aradan yıllar geçti. Anacığım ihtiyarladı. Gene hep değneğini kaparak bana gelir 'Baban gelirse beni hemen çağır ha!'diye tembihlerdi. Günü gelip ağırlaştığında, ölüm döşeğinde bizimle helalleşti.'Bana iyi baktınız hakkınızı helal edin 'dedi. Sonra bana döndü ve yavaşça 'Baban gelirse annem hep seni bekledi de' dedi. Sonra birden canlanmış gibi irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümseyerek; Hoş geldin bey, hoş geldin 'dedi ve ruhunu teslim etti."
Teşekkürler Bekir Kardeşim Güzel bir paylaşım Yaşamadık ama Anlatıldığı,okuduğumuz kadarıyla tam bir zor yıllar olmuş..Bu vatan için canını verenlerin değerini bilmeyenlere,ne koşullarda bu Ülkede yaşamamız sağlandığını bilmeyenlerin öğrenmesi,Başlarını ellerinin arasına alıp düşünmelerini sağlayacak bir anı..Sadece cephede savaşanlar mı unutulmamalı??asla!!...Eşini,oğlunu cepheye gönderip açlıkla,yoklukla mücadele etmiş, bunu kendisinden sonrakileri düşünerek yapmış nice fedakar anneanelerimiz,babaanelerimizide yüreğimizin en sıcak köşesinde yaşatmalıyız.. Sizler gerek cephede canlarınızla,gerek geride fedakarlıkla bizlere Bu Güzel Ülkeyi armağan ettiniz..Bizler bu Armağanınınızı canlarımız pahasına korumak için varız..
Teşekkürler Bekir...O günleri yaşamış ve bize bu günleri yaşatan insanlarımızın binlerce hikayesi var ibret alınması gereken. Bize düşen kadir kıymet bilmektir, akıtılan kanlara, verilen mücadeleye layık olmaktır...
Ne destanlar yazılmış, ne kahramanlıklar yaşanmış güzel yurdumuzun kurtuluş mücadelesinde. 4 bir yanda ilan edilen seferberliklerle, zalime kolayca boyun eğerek değil; şerefiyle, namusuyla ve onuruyla özgürce yaşamak için, en ağır şartlara göğüs gerilerek kazanılmış bu topraklar. Hep beraber elele verilerek savaşılmış, ve yine beraberce nice tohumlar yeşertilmiş. Ülkenin bağımsızlığı için, gelecek nesiller için vatan toprakları yeniden inşa edilmiş, okullarıyla, fabrikalarıyla, bankalarıyla diğer uluslara örnek bir memleket kurulmuş. Evet Bekir arkadaşım. Ben şimdi ne zaman o yıllara ait böyle bir anı duysam, içimdeki duygular kabarır, kalbim acımaya başlar inan. Allah kimseye bir daha öyle günler yaşatmasın diyeceğim ama demekle de olmuyor işte. İyi izlemek, iyi yorumlamak gerekiyor dünyayı ve üzerindeki değişimleri. Kimseye özenmemek, tarihinden, geçmişinden, dilinden utanmamak gerekiyor. Kafayı yere gömüp kulakları tıkamak değil, bol bol okuyup anlamak, dinlemek gerekiyor. Sürekli tüketmek değil, biraz da üretmek gerekiyor. Kaybedilmeden kıymet bilinmiyor işte. Ara sıra oturup düşünelim ne olur. Çocukluğunu, gençliğini, ömrünü vermişleri düşünelim. Ne için, nasıl? Teşekkürler Bekir. Bizi o günlere götürdüğün ve kim olduğumuzu hatırlattığın için. Teşekkürler bu vatana canını vermiş yüce şehitler. Hala bizi bağımsız yaşattığınız için.
Anne, Baba Olanlar Ya Da Gelecekte Olmayi Planlayanlar Mutlaka Okumali !!! Bir gün susmayi ögrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktim. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurdugum iletisim tarziydi. Babam aksamlari eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sIkilir onun gelisini iple çekerdim. Daha o kapidan girer girmez boynuna atilir onunla oynamak isterdim. Babam sarilir, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazirlaninca annem çagirir bu defa masada bir araya gelirdik babamla.Onlar annemle konusurken ben araya girer, sesimi duyuramayinca da bagirirdim. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldim, birde sen kafami ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle ugrastim, bir çift laf da mi konusturtmayacaksin babanla?' diye çikisir, beni odama gönderirdi. Çaresiz bir sekilde boynumu büker odama yani hapishaneme dogru yol alirdim. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamiz bile yoktu, her seye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadim.' diye bagirmaya devam ederdi. 'Keske benim de bir odam olmasaydi, keske bizim de evimiz bir odali olsaydi da hep birlikte otursaydik' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim. Yemekten sonra babam kanepeye uzanir, eline kumandayi alir,televizyon seyrederdi. Beni yanina çagirir biraz severdi. Onun izleyecegi önemli birsey varsa beni adeta yerimden bile kipirdatmazdi. Azicik hareket edip kosup oynamaya çalissam oda hapsim yeniden baslardi. Bir gün anladim ki susunca babamla daha iyi anlasiyoruz. Bu defa susarak yapabilecegim oyunlar gelistirmeye basladim. Önce resim yaparak basladim ise. Babam çizdigim resimleri çok begeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna iste.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakiyor, resimle ilgili bir sey sorsam afalliyordu. Ama bana kizarak beni artik odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akillandi benim oglum.' diye komsulara anlatiyordu annem halimi. Resimlerim arttikça ortalik dagilmaya basladi. Annem 'Odani topla!'diye odama kapattiginda ise nereden baslayacagimi bilemiyordum. Ben bunlarla ugrasirken zaman geçiyor; ama odami toparlamayi beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayi yasaklayacagim.' dedi bir gün. Susuyor olmami usluluk olarak degerlendiren ailem resim yapmayi da elimden alirsa ben ne yapacaktim? Bu düsüncelerle bir aile tablosu yaptim. Babam eve gelince uygun zamani kolladim. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdigim resmi getirdim. Babam bakti. Him, dedi 'Çok güzel olmus.Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayir o adam degil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayir, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kiz da arkadasin.'dedi. Ben yine 'Hayir, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kiz da annem.' dedim. Babam benimle ugrasmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla basladim anlatmaya.Ben büyüyüp adam olacagim. Is bulup çalisacagim. Siz yaslanip küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komsumuz Ahmet amca ile Ayse teyze gibi küçücük kalacaksiniz. Ben isten geldigimde yorgun olacagim. Siz benimle konusmaya çalistiginizda isyerinde kafam sismis olacagindan sizi duymayacagim bile. Siz benimle bir seyler paylasmak istediginizde 'Hadi odaniza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyecegim. Ve bir de bagiracagim 'Her seylerini aliyorum. Sicacik odalari da var, daha ne istiyorlar' diye. Annemle babamin gözleri fal tasi gibi açilmisti. Duyduklarina inanamiyorlardi. Bana sarilip beni öyle içten bir oksayislari vardi ki sonsuza kadar konussam hiç bikmadan dinleyecekler gibiydi Farkinda' Olmali insan... Kendisinin, Hayatin Olaylarin, Gidisatin Farkinda Olmali Ömür Dedigin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarin Meçhuldür, O Halde Ömür Dedigin Bir Gündür, O Da Bugündür.
Hiç anlamadan değilmi abi Rahmetli dedemin mezar taşında bunlar yazar 'Dün bende senin gibiydim ,Yarın sizde benim gibi olacaksınız'
sağolasın kardes çok güzel bir yazıydı ama ağır oldu be aksam oğlumla biraz fazla oynamam gerektiğini gördüm de ondan
valla ne diyeyim hepimizin ders alması gereken kelimesi kelimesine doğru güzel bir yazı inanın hüzünlendim eline sağlık.
Hayat sana ekşi limonlar sunarsa, sen de tekila ve tuz iste 1. Bu dünyada uğrunda ölebileceğin en az iki kişi vardır. 2. En azından 15 kişi öyle ya da böyle seni seviyordur. 3. Herhangi birinin senden nefret edebilmesinin tek sebebei, aslında sadece senin gibi olmak istemesidir. 4. Senden gelecek bir gülümseme bazılarına mutluluk getirebilir, o senden hoşlanmasa bile. 5. Her gece, BİRİSİ uykuya dalmadan önce seni düşünüyor. 6. Birisi için dünyalara bedelsin. 7. Çok özel ve teksin. 8. Varlığını bile bilmediğin biri seni seviyor. 9. Hayatındaki en büyük hatayı yaptığın zamanda bile, ondan hayırlı birşey çıkar. 10. Ne zaman dünya sana sırtını dönmüş gibi hissedersen, dön ve bir daha bak. 11. Her zaman aldığın iltifatları hatırla. Kaba sözlerin hepsini unut. Eğer sevgi dolu bir arkadaşsan bunu herkese gönder, sana gönderen de dahil. Eğer geri alırsan demek ki gerçekten seviliyorsun. . Ve hep hatırla.... Hayat sana ekşi limonlar sunarsa, sen de tekila ve tuz iste ve beni çağır! İyi arkadaşlar yıldızlar gibidir, onları her zaman göremeyebilirsin ama orada olduklarını bilirsin. 'Bir dosttan tek bir gül ve güzel bir sözü ben onunlayken almayı, öldükten sonraki bir kamyon dolusu çiçeğe tercih ederim.'
Ne kadar anlamlı vecibeler.Teşekkürler paylaşımın için Ahmet. Bu arada sen evliliğe yaklaştıkça daha bir duygusallaşıyormusun yoksa.Evli bir amatör balıkçıda duygusallığa yer yoktur
Damat yine döktürmüşsün, eline emeğine sağlık. O evlendikten sonra zaten balık avını bırakmak zorunda kalacağından, duygusallaşması daha iyi olur bence