Başlıkta söylediğim gibi balıkların kulağına kar suyu kaçması denilen bi olay yaşanmıştı geçen sene kepçe ile istavritleri topluyolardı. bu sene de böyle bir olay olur mu acaba olursa kar yağdıktan kaç gün sonra olur?
Tarık böyle bir şey olur mu olmaz mı bilmem ama, sen dikkat et kendine kepçeyle balık toplarken, seni toplamasınlar sonra sudan kepçeyle.
Aralık ayında boğazda sular 12 derece iken o iş olmaz. Ocak ayından sonra olur şartlar gerçekleşirse.
ha bu arada tarık unutma ki amatör balıkçılıkta av yapmak daha zevklidir.Baygın balığı kepçelemek için beklemek çok hoş değil bence.bu benim şahsi görüşüm...
balığın kepçeyle avlanması acaba sakıncalı yada yasak mı bir bilgi edinmek istiyorum yorumlar bayağı ters olmuş
Kısaca anlatmak gerekirse: Boğazın üst akıntısının suları ocak-şubat ve mart aylarında oldukça soğuk olur. 4-5 dereceye kadar düşer bu sıcaklık. Dip akıntısı ise Akdenizin ılık sularını barındırır. Kışın genellikle kar yağdığında, kuvvetli poyraz ve gündoğusu rüzgarları estiğinde üst akıntının suları dip akıntısına karışır ve dipteki balıklara şok etkisi yaratarak bayılmalarına yol açar. Bayılan balıkların bir kısmı su yüzeyine çıkar. Deniz kuşları ve sahilde elinde kepçe ile bekleyen vatandaşlar tarafından toplanır.
Şahsım adına balığı oltanın ucunda hissetmenin hazzı vazgeçilmez ama vurgun balığı kepçeyle toplayan birine de denize atmak gibilerinden söylemlerde bulunmak hoş değil. Eğer yasal sınırlar kapsamındaysa kimin ne şekilde balık yakaladığına karışmak kimsenin haddine değil.
benim bildiğim..balık kar suyunu görünce..sonrasında dahabi lezzetli oluyor..esas lezzet o vakit belli oluyor:hungry: ama sen balığı ağzından yakalıyanlardan ol güzel kardeşim kolay av yöntemini seçme ağ..kafes..canlı bırakma..5 li 10 lu silikon çekme..vs vs...balığı kullandığın yemin ile cezbedeceksin..kullandığın tek sahte ile kandıracaksın..olay budur
birsey dikkatimi çekti arkadaşlar bu kar suyu ile şoka giren balıklar kepçeyle tutulmadıkları vakit tekrar düzelip yaşıyorlarmı yoksa bayılıp ölüyorlarmı ?
Beni yanlış anlamışsınız.Ben size yasakları çiğnıyorsunuz demedim.sadece demek istediğim sırf şoka girmiş balıkları beklemek yanlış bir mantık bence.Balık baygın olduğunda almayında demiyorum.Alın ama sadece bunu beklermiş gibi davranmanın da alamı yok.Yanlış anlaşıldıysam üzgünüm Kadir abinin dediği gibi oltandaki haz gibisi var mı başka?
Kırgın olayları, bilinenin aksine, çoğu zaman sıcaklık farkı değil, oksijen vs. farkı yüzünden olur. Bir kaç şeyi bilmek gerekir. 1. Deniz yüzeyi, atmosferik etkilere açıktır ve sıcaklığı, oksijen vs. durumu hava şartlarına bağlıdır. Ama bu sadece yüzeyden en fazla 2 kulaç derinliğe tekabül eder. 2. Bu yüzey tabakasının altı, nispeten daha istikrarlıdır, daha dengeli olur. Bunlardan şöyle bir sonuç çıkar. Soğuk, buz gibi su, ancak en yüzeyde mevcuttur. Onun biraz altı nispeten daha ılımandır. Yani, üst 1-2 m 5-6 derece ise, altı 7-8 derece olacaktır. Bu geçiş ani olmaz, aşağıya doğru giderek artan şekilde gerçekleşir. 3. Su ısındıkça daha az gaz tutar. Balıkların nefes almak için ihtiyaç duyduğu oksijen, sıcak sularda daha az, soğuk sularda daha çoktur. 4. Hava ile temas eden üst sularda oksijen çok daha fazladır. Bu yüzden kefaller, yazın su üstünde gezerler, hatta ağızlarını açıp suyun yüzünden çıkarırlar. 5. Farklı tuzluluk ve sıcaklık seviyesindeki sular, biraraya gelince, karışmaz hemen, ayrı kütleler olarak kalırlar. Sıcaklık farkı yüzünden karışmayan iki suyun birleştiği yere, termoklin, tuzluluk (yoğunluk, ağırlık) farkından dolayı karışmayan iki suyun birleştiği yere haloklin denir. Boğazda, yüzeyde 14-20m derinliğe kadar akdenizden gelen tatlı su bulunur. Altta ise akdenizden gelen tuzlu su. Üstteki suyun sıcaklığı mevsime göre değişir. Erken başlayan uzun kışlarda 4-5 dereceye kadar düşer (yüzeyde -5 bile olabilir, 1-2m derinliğe kadar, tabi o zaman su yüzeyi donar). Ama tipik olarak 8-10 derecedir bu suyun kış sıcaklığı. Alttaki akdeniz suyu ise, tuzludur ve hep 14.5 derece sıcaklıktadır. Ayrıca, büyük bir denizden gelen ve bol organik besin taşıyan bir şeydir. Denizde bir de dip vardır, denizin dibi olan kara. Bu üstteki su, alttaki su ile karanın birleştiği yer pek bir özeldir. Bu boktda karanın varlığı, bir tür kaşık etkisi gösterir ve sular karışır biraz. Burada, karadenizin oksijenli suyu, akdenizin besleyici suyu ile karışır. Bu üçünün birleştiği yer, bol besinli, bol oksijenli ve bu yüzden balıklar (kurtlar, tekeler vs. de dahli) için ideal bir beslenme alanı olur. İşte kanal denen yer burasıdır. 6. Bileşik kaplar kaidesi denen bir şey vardır. Sıvılar, hep her yeri aynı yükseklikte olmak ister. Bu bizim için şöyle bir anlam taşır. Şimdi dünya dönüyor mu? Bu bir akınıtıya yol açar, coriolis kuvveti denen bir takım meselelerden dolayı. Eğer rüzgar bu akınıtının yöününe göre tersten eserse, ki kuzey yarımküresi için dünyanın, boğaz kıyısında gündoğusu demektir, ilginç bir durum gerçekleşir: Buna upwelling denir, dipteki sular, o bileşik kaplar kaidesi gereğince, boşalan yere dolar. Yani balıkların yemlendiği, beslendiği yerler, birden dipten gelen oksijensiz, boğucu suyla doluverir. Hayvanlar kaçar, bu durumda ciddi ciddi kıyıya doğru kaçarlar. Eğer rüzgar kuvvetli ise, bu kaçışları çok fayda etmez, Yakalanır ve boğulurlar, çünkü yukarda buz gibi su vardır, yüzeye yakın olan o dondurucu su. Kıyıa doğru yükselen balık ne yapar? Yükselmek için hava kesesini şişirir. Bu yüzden de öldükten sonra da pek çoğu su yüzüne vurur. Boğaz civarındaki kırgınların çoğu zaman sebebi budur. Sıcaklık farkı değil, oksjien farkı balıkları çarpmaktadır. Bu nedenle, şu an deniz suyu 12 derece, kırgın olmaz diye bir şey yok. Deniz suyu 20 derece olsa bile, aynen kırgın gerçekleşebilir.
Peki neden bu kırgınlar hep kar yağdığı zaman yılın en soğuk günlerinde oluyor da yazın, sonbaharda filan hiç olmuyor?
Yasa şart mı yani? Bizi mutlaka kulağımızdan tutup çekmeleri mi gerekir. Bu etik değil. Savunmasız ve kaçma kurtulma şansı olmayan bir güzelliği kepçeyle çekip sofranda ağırlamak vicdanen de rahatsız edici.
Çünkü, o kadar büyük upwelling olayını yapabilecek güçlü ve ters rüzgarlar, kışın oluyor. Dahası, yazın, balıklara her zaman kaçabilecek bir üst su seçeneği oluyor. Balık soğuktan etkilenmez değil, 5 derece ani sıcaklık farkı olsun, balyoz yemiş gibi olurlar. yani, gerçekten soğuk su tepelerine iniyor olsa, ki nadirde olsa olur bazen, gene böyle kırgın yerler. Ama olay, bu kırgınların soğuk su değil, oksijensiz su yüzünden olması. Hayvan sıkışıyor, üstünde buz gibi su, altında havasız su. Refleks olarak havasız suda kalıp, boğuluyor Aslında meselenin özü şu: kırgın için, suyun soğuması filan gerekmiyor. Tarih: 06.10.1989, yer Kartal - Adalar - Harem üçgeninde kalan bölge. hava sıcaklığı gece 13º ve gündüz 15ºC dolayında, deniz suyu yüzeyde: 17ºC, 5m derinde 20ºC. Ve bu talihsiz günde, rüzgar 8-9 şiddetinde gündoğusu. Eşkinadan kaya balığına, istavritten lüfere, yüzlerce, belki binlerce ton balık telef oldu, kıyılara vurdu. Aslen hatice böyle olsada, netice değişmiyor, balıklar telef oluyor. Ama öyle, ama böyle. Önemli olan, bunun kar yağışına, soğuğa filan bağlı olmadığı. Ters rüzgarlar eserse, her zaman görülebileceği.
1989 Kırgını 6 Ekim'de değil de 6 Kasım'dadır bildiğim kadarıyla. Rüzgar'ın da 8-9 şiddetinde poyraz olması gerekir. Bu büyük kırgının oksijen değişimi yüzünden olduğu doğrudur. Kuzeyli rüzgarlar yüzey suyunu süratle Güney Marmara'ya itmiş ve Kuzey Marmarada deniz daha alçakta kalınca alttaki az oksijenli su yükselerek söz konusu kırgını gerçekleştirmiştir. Ne var ki, bu şekil kırgınlar ancak Marmara kıyılarında gerçekleşir, Boğaziçinde olanlar ısı farkı yüzündendir. Bu yüzden Ocak ortası ile Mart ortası arasında gerçekleşir. Boğaz kırgınlarının yaşanması için kar yağması ve eriyen kar sularının Karadeniz'de tüm yüzeyi kaplaması gerekir. Bu soğuk su ani ve şiddetli Kuzeyli veya Gündoğusu rüzgarlarla Boğaz ağzında birikince Boğaz'ın Kuzeyi güneyinden daha yüksek hale gelir. Birleşik kaplar prensibince Boğaz'da alt tabakada bulunan sıcak su süratle Marmara'ya akar ve Karadeniz girişinde bulunan dondurucu su bunun yerini alır. Akıntıyı takip edecek kadar hızlı hareket edemeyen balıklar bu suya maruz kalarak telef olurlar. Bu yüzden adı balığın kulağına kar suyu kaçmasıdır ve doğrudur, gerçekten de kar suyu balıkları öldürmektedir. Bu günkü ısıda ve kar henüz yeni yağmışken de Boğaz'da kırgın yaşanması olası değildir. Neticede bu iki kırgın türü birbirinin tam tersi olaylardır biri alttaki suyun üstü basması, diğeri üstteki suyun aşağıyı basmasıdır. Boğaz'da görülen bunlardan ikincisidir.
Değil Aret.. Sğuk su o şekilde basarsa, ölen balıklar kıyıdan çıkmaz. Bir kaç dinamiği atlıyorsun. Boğaz, karadeniz filan ama, karşısında koca bir akdeniz kütlesi var. Soğuk suyun o şekilde o kadar derini baskın yapar gibi ele geçirme şansı yok. Bu husus gözden kaçıyor. Ki, sık olan poyraz fırtınalarında, karadeniz kabarır, dediğin şey aynen olur, ama kırgın olmaz. Boğazda kırgın yapacak olan, gündoğusu rüzgarıdır. 1989'da yaşanan poyraz fırtınası gibi görünür. Ama şu husus atlanmış oluyor. Karadeniz ve marmara'da esen güçlü poyraz, bir şekilde kendini gündoğusu olarak gösteriyor, izmit-istanbul sahilinde. Biz burada balık tutarken, solumuzdan (doğudan) eserken poyraz var, sağımızdan (batıdan) eserken lodos var deriz ve lodosta balık yapmaz burası. DMI sitesinden, rüzgar yönüne bakarsan, çoğunlukla poyraz ve lodosun o sahil boyunca benzer rüzgarlara sebep olduğunu görürsün. Eğer sağlam gündoğusu eserse ne olur? Marmarada ne kadar su varsa boğazın önüne yığılır. Coriolis kuvveti ters yönde bastırmaktadır. O zaman işte oksijensiz su basar boğazı ve balıklara kaçacak yer bırakmaz.
Şimdi neyse bizi asıl ilgilendiren kırgına hangi rüzgarın ya da neyin sebep olduğu değil. Kırgının ne zaman olacağı. Ben şu anda Boğaz'da kırgın olmaz diyorum. Boğazda kırgın zamanı Ocak ortası ile Mart ortasıdır. Şiddetli soğuklar ve kar yağışı ile de yakın ilişkisi vardır. Bu yüzden Boğaz kırgınlarını soğuklardan çok oksijensizliğe bağlamak bence doğru olmaz. Şiddetli Gündoğusu rüzgarları her mevsimde olabilir ama yazın veya sonbaharda Boğaz'da kırgın olayı yaşanmaz. Boğaz'da ve Marmara kıyısında olan aynı olay değil. Kuvvetli rüzgar Marmara kıyısında, örneğin Kartal'da yüzey suyunu sürüklediği zaman arkadan gelecek olan su yok. Bu yüzden dengeleme için dip suyu yüzeye çıkıyor ve oksijen değişimine bağlı kırgınları burada görebiliriz. Boğaz'da ise durum farklı. Su Marmara'ya doğru hızla aktığında arkadan gelen Karadeniz suyu hızla bunun yerini doldurur. Bu yüzden yazın veya Sonbahar'da balıklar herhangi bir sorun yaşamaz. Ama kışın Karadeniz'den gelen su da balıkların yaşamasına izin vermeyen buz gibi kar suyu olduğu için balık kırgınları gerçekleşiyor.